bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

FINDIK NEREYE GİDİYOR?

Ordu, fındıkla yatıp fındıkla kalkıyor. Gece-gündüz tüm konusu bundan ibâret gibi. Fenâ fil’fındık olduk yâni. Mâlum, fenâ, yokluk demek. Fındıktan öte her şeyin teferruat olması gibi bir şey. Tasavvufî bir tâbir vardır; FENÂ FİLLÂH:Allâh’ta yok olmak diye. O misâl. Fındıkta yok olduk sanki. Mecaz bir yana, iş, hakîkatiyle de böyle. Nitekim, çuvala sarılıp yatmış şekliyle medyalara fotoğraf verenler oldu. Fındığını depo ettiği için evini terk edemeyen niceleri, İstanbul’a gönderdiği çoluk çocuğundan ayrı buralarda karda-kışta fındık bekliyorlar. Bir de bulundukları yerden çok uzağa da gidemiyorlar. Bir nevî mahpus kaldılar. Bildiğimiz tanıdıklar var. Ne yazık ki, güzelim nîmeti çürütenler de çok. Küf kokusundan yanına yanaşılmıyor. Depoya atmış, daha ilgilenmemiş. Bu sene öyle bir seneydi. Emânet senesiydi yâni. Tekrârı olur mu bilmeyiz. Ama, bu kadar olmaz her hâlde. Olsa bile daha tedbirli davranılır en azından. Gerçekten de, eğer olacaksa daha özenli olmalı. Bir defâ başta, fındık iyice olmadan toplanmamalı. Harmanda özenle kurutulmalı. Özellikle, tez çürüyen ve diğerlerinin de bozulmasına sebep olan iç fındıklar mutlakâ seçilmeli. Naylon çuvallara konulmamalı. Rutûbetli, su alma ihtimâli olan yerlere depo etmekten sakınmalı. Aksi takdirde, büyük hayâl kırıklığına uğrarız. Bundan öte, Allâh katında da mesul duruma düşeriz. Değerli bir nîmetin göz göre göre çürüyüp hebâ olmasına sebebiyet vermekten. Katılır ya da katılmazsınız, ama bizim kanaatimiz böyle. Çürümese bile, o fındık ağız tadıyle yenilir olmaktan çıkıyor. Buna hakkımız var mı, yok mu; bu husûsu da göz önünde bulundurmak gerekli diye düşünmenin hayırlı olacağına inanıyoruz. Benim malım değil mi, istediğimi yaparım diyemezsiniz. Sonuçta bu, her şeyden önce bir nîmettir ve insanların istifâdesi için yaratılmıştır. Bizim keyfî tasarrufumuz için değil. Elbette hakkımızı gözeteceğiz ama bunu Allâh’ın verdiğini de unutmayacağız. Mal benim değil mi ister satar, ister yakarım gibi bencilce ve de câhilce zihniyetlerle hareket etmeyeceğiz. Sonuçta kimseden zararına bir şey istenmiyor. Kaybımız sâdece hayâlden oluyor. Nasip diye bir şey var ve de, kanaat, bizi sebepsiz yere hırçınlaştıran inattan her zaman daha iyidir. Bakınız, duyuyoruz, adam fındığını satmamış, bankadan kredi almış. İstediği fiyat olmayınca tekrar kredi alanlar var. Diğer yanda fındık çürüyor. Çürümese bile kilodan ve de randımandan kaybediyor. Hem bankaya bulaşmak var. Fâiz ödemek var. Bunun mânevî zararı düşünülürse mesele hiç içinden çıkılmaz bir hâle geliyor. Kulağımıza geldi, yukarı köylerden bir genç gelin diğerine dert yanıyormuş: “Teyze, kaynatamgilin iki senelik fındığı duruyor. Odalar dolu. Evi de daraşlık ediyor, kımıldayamıyoruz. Para etmedi diye satmıyorlar. Geçen defâ kredi aldılardı. Şimdi de bankaya gitmeyelim diye bana düğünde aldıkları altınlarımı sattırdılar. Fındıklar duruyor. Bekliyoruz.” İşte böyle dramatik durumlar var. Söylenecek, konuşulacak şey de çok. Gel gör ki, her şey de söylenmiyor. Fındık konusu en hassas konusu yöremizin zîrâ. Dengeli, mâkul, gerçekçi bir şeyler söyleyenler bile afarozu göze almak durumunda. Her neyse, şimdi fiyatlara müdâheleden, TMO ya da FİSKOBİRLİK’in fındık alışından falan söz ediliyor. Bu bağlamda fiyatlarda da bir canlanma var gibi. Ancak, şu an elde, bu kurumların alacağı nitelikte çok fındık olabileceğini düşünemiyoruz. Ya da üretici, fındığını tekrar harmanlayıp iyice seçecek, en azından sinen rutûbetini giderecek. Kısaca, sağlıklı bir sonuç elde edileceğini düşünemiyoruz. 25 TL’yi gören vatandaşın beklentisi de yüksek olunca nasıl bir orta yolda buluşulacak, tahmin edemiyoruz. Kaldı ki bu fiyat, yaklaşık 7 DOLAR’a tekâbül ediyor. Hâlbu ki, resmî kuruluşlarca, TMO dâhil, fındığa hiçbir zaman 3 DOLAR’ın üstünde fiyat verilmemiş. Bu şartlar ve gerçekler karşısında yapılacak şey ne olabilir? Bekleyelim görelim; doğrusu biz de çok merak ediyoruz. Bizim özetle söyleyeceğimiz şey, her hususta olduğu gibi fındık konusunda da gerçekçi olmamız, sıra dışı, olağanüstü dönemlerdeki rakamların beslediği hayâllere göre beklentilere saplanmayıp mâkul seviyelere kanaat etmemiz, bunun ruh sağlığımız açısından da isâbetli olacağı yönündedir. Zâten, bizi mâkulün çok ötesine savurup hayâle kaptıranların, işe sınır koymayanların hepsinin hesapları farklı. Fındık üzerinden karizma ya da gündem yapmak istiyorlar. Kimi siyâsî, kimi ticârî, kimisi de hamâsî. Yoksa, 15 TL’nin nesi vardı ki, o zaman bile, satmayın, hele durun diyorlar. 20 de olsa, yine satmayın diyecekler. Eme sevgili dostlar, “fındık fındık fındık!” ta, bunun da değerinin bir sınırı yok mu? Altının var, gümüşün var da; fındık sınırsız mı? Peki, bu denli beklentiye sokulduktan, inişler çıkışlar, zikzaklar yaşatılıp, insanlar iyice bunaltıldıktan sonra sükûnet nasıl ve de nerede sağlanacak? Görelim Mevlâmız neyler, neylerse güzel eyler… Cümleye sevgiler, saygılar, muhabbetler ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 24 Kasım 2016 - Perşembe

FINDIK NEREYE GİDİYOR?

Ordu, fındıkla yatıp fındıkla kalkıyor. Gece-gündüz tüm konusu bundan ibâret gibi. Fenâ fil’fındık olduk yâni. Mâlum, fenâ, yokluk demek. Fındıktan öte her şeyin teferruat olması gibi bir şey. Tasavvufî bir tâbir vardır; FENÂ FİLLÂH:Allâh’ta yok olmak diye. O misâl. Fındıkta yok olduk sanki.

Mecaz bir yana, iş, hakîkatiyle de böyle. Nitekim, çuvala sarılıp yatmış şekliyle medyalara fotoğraf verenler oldu. Fındığını depo ettiği için evini terk edemeyen niceleri, İstanbul’a gönderdiği çoluk çocuğundan ayrı buralarda karda-kışta fındık bekliyorlar. Bir de bulundukları yerden çok uzağa da gidemiyorlar. Bir nevî mahpus kaldılar. Bildiğimiz tanıdıklar var.

Ne yazık ki, güzelim nîmeti çürütenler de çok. Küf kokusundan yanına yanaşılmıyor. Depoya atmış, daha ilgilenmemiş. Bu sene öyle bir seneydi. Emânet senesiydi yâni. Tekrârı olur mu bilmeyiz. Ama, bu kadar olmaz her hâlde. Olsa bile daha tedbirli davranılır en azından.

Gerçekten de, eğer olacaksa daha özenli olmalı. Bir defâ başta, fındık iyice olmadan toplanmamalı. Harmanda özenle kurutulmalı. Özellikle, tez çürüyen ve diğerlerinin de bozulmasına sebep olan iç fındıklar mutlakâ seçilmeli. Naylon çuvallara konulmamalı. Rutûbetli, su alma ihtimâli olan yerlere depo etmekten sakınmalı. Aksi takdirde, büyük hayâl kırıklığına uğrarız.

Bundan öte, Allâh katında da mesul duruma düşeriz. Değerli bir nîmetin göz göre göre çürüyüp hebâ olmasına sebebiyet vermekten. Katılır ya da katılmazsınız, ama bizim kanaatimiz böyle. Çürümese bile, o fındık ağız tadıyle yenilir olmaktan çıkıyor. Buna hakkımız var mı, yok mu; bu husûsu da göz önünde bulundurmak gerekli diye düşünmenin hayırlı olacağına inanıyoruz.

Benim malım değil mi, istediğimi yaparım diyemezsiniz. Sonuçta bu, her şeyden önce bir nîmettir ve insanların istifâdesi için yaratılmıştır. Bizim keyfî tasarrufumuz için değil. Elbette hakkımızı gözeteceğiz ama bunu Allâh’ın verdiğini de unutmayacağız. Mal benim değil mi ister satar, ister yakarım gibi bencilce ve de câhilce zihniyetlerle hareket etmeyeceğiz. Sonuçta kimseden zararına bir şey istenmiyor. Kaybımız sâdece hayâlden oluyor. Nasip diye bir şey var ve de, kanaat, bizi sebepsiz yere hırçınlaştıran inattan her zaman daha iyidir.

Bakınız, duyuyoruz, adam fındığını satmamış, bankadan kredi almış. İstediği fiyat olmayınca tekrar kredi alanlar var. Diğer yanda fındık çürüyor. Çürümese bile kilodan ve de randımandan kaybediyor. Hem bankaya bulaşmak var. Fâiz ödemek var. Bunun mânevî zararı düşünülürse mesele hiç içinden çıkılmaz bir hâle geliyor.

Kulağımıza geldi, yukarı köylerden bir genç gelin diğerine dert yanıyormuş: “Teyze, kaynatamgilin iki senelik fındığı duruyor. Odalar dolu. Evi de daraşlık ediyor, kımıldayamıyoruz. Para etmedi diye satmıyorlar. Geçen defâ kredi aldılardı. Şimdi de bankaya gitmeyelim diye bana düğünde aldıkları altınlarımı sattırdılar. Fındıklar duruyor. Bekliyoruz.”

İşte böyle dramatik durumlar var. Söylenecek, konuşulacak şey de çok. Gel gör ki, her şey de söylenmiyor. Fındık konusu en hassas konusu yöremizin zîrâ. Dengeli, mâkul, gerçekçi bir şeyler söyleyenler bile afarozu göze almak durumunda.

Her neyse, şimdi fiyatlara müdâheleden, TMO ya da FİSKOBİRLİK’in fındık alışından falan söz ediliyor. Bu bağlamda fiyatlarda da bir canlanma var gibi. Ancak, şu an elde, bu kurumların alacağı nitelikte çok fındık olabileceğini düşünemiyoruz. Ya da üretici, fındığını tekrar harmanlayıp iyice seçecek, en azından sinen rutûbetini giderecek. Kısaca, sağlıklı bir sonuç elde edileceğini düşünemiyoruz. 25 TL’yi gören vatandaşın beklentisi de yüksek olunca nasıl bir orta yolda buluşulacak, tahmin edemiyoruz.

Kaldı ki bu fiyat, yaklaşık 7 DOLAR’a tekâbül ediyor. Hâlbu ki, resmî kuruluşlarca, TMO dâhil, fındığa hiçbir zaman 3 DOLAR’ın üstünde fiyat verilmemiş. Bu şartlar ve gerçekler karşısında yapılacak şey ne olabilir? Bekleyelim görelim; doğrusu biz de çok merak ediyoruz.

Bizim özetle söyleyeceğimiz şey, her hususta olduğu gibi fındık konusunda da gerçekçi olmamız, sıra dışı, olağanüstü dönemlerdeki rakamların beslediği hayâllere göre beklentilere saplanmayıp mâkul seviyelere kanaat etmemiz, bunun ruh sağlığımız açısından da isâbetli olacağı yönündedir.

Zâten, bizi mâkulün çok ötesine savurup hayâle kaptıranların, işe sınır koymayanların hepsinin hesapları farklı. Fındık üzerinden karizma ya da gündem yapmak istiyorlar. Kimi siyâsî, kimi ticârî, kimisi de hamâsî. Yoksa, 15 TL’nin nesi vardı ki, o zaman bile, satmayın, hele durun diyorlar. 20 de olsa, yine satmayın diyecekler. Eme sevgili dostlar, “fındık fındık fındık!” ta, bunun da değerinin bir sınırı yok mu? Altının var, gümüşün var da; fındık sınırsız mı?

Peki, bu denli beklentiye sokulduktan, inişler çıkışlar, zikzaklar yaşatılıp, insanlar iyice bunaltıldıktan sonra sükûnet nasıl ve de nerede sağlanacak?

Görelim Mevlâmız neyler, neylerse güzel eyler… Cümleye sevgiler, saygılar, muhabbetler ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.