bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

FINDIK MEVSİMİNDEN, GEÇMİŞ ÇAĞLARA...

Geçen haftaki yazımızda Gürgentepe’ye gittiğimizden söz etmiştik. Oraya varınca dayım oğlu Mustafa YÜKSEL’in tanıdığı Ayhan Bey arkadaşımız bizi karşıladı. Oğlum Sâlim Ensar da yanımızda olmak üzere genel olarak bir dolaşma yaptık. Günlerden Perşembe olup, Pazar çok kalabalıktı. Çeşitli yerleri ziyâret ettik. Başka tanışlarımız ve öğrencilerimizle karşılaştık. Güzel ve bereketli bir ziyâret turu oldu. Selâmlaştık, sohbetleştik, dertleştik. Daha sonra Ağızlar Köyü muhtarı Ali AKSU’yla tanıştık, konuştuk. En son, öğle namazını da kılıp döndük hayırlısıyla. FINDIK GELDİ NETEKİM! Eh, mâlum, sevgili okurlar, fındık mevsimi geldi çattı. O gün Gürgentepe’de konuştuğumuz arkadaşlar geldiler ve de 8 Ağustos îtibârıyla Ordu merkezde fındığa başladık. Oradan Eymür’e geçtik derken, sezonu götürmeye çalışıyoruz. Rabbimiz hepimizin yardımcısı olsun. Her türlü işlerimizi kolaylaştırsın. Zîrâ, yaşın ilerlemesinden midir ne; yıldan yıla daha da zorlaşıyor sanki her şey! Bu bağlamda, kardeşliğimiz ve her türlü hayırlı gayretlerimiz yanında ürünlerimizi de ziyâdesiyle bereketlendirsin inşâllâh. Tabiî, hareketlerimizi de! Zîrâ, bereketsiz her hareket boşa geçen zaman ve de toplamda beyhûde bir hayat demektir. Böyle bir sonuçtan korusun bizleri Rabbimiz ve kendisini de unutturmasın. Âmin.  ÇOCUKLUK BAHÇESİ! Burada müsâdenizle biraz da mevsim öncesine gitmek istiyoruz  sevgili okurlar. Geçen hafta, oğlumla berâber, bahçe altı vuruyoruz. Dinlenme aralarında sohbet ediyoruz. Aşağı Eymür’deki KAYABOĞAZI dediğimiz yerdeyiz. İster istemez çocukluk günlerimiz akla geldi. Babam rahmetli çalışkan bir insandı. Birlikte sefer tasıyla beraber, inek-dana sabah erkenden bu bahçeye inerdik. Hep çalışma vardı. Orası eski bir bahçe. Babam, alan yerlere yeni ocaklar dikerdi. Ham fındıkları söker, daha verimli olan yağlı, çakıldak, kara fındık gibi türleriyle değiştirirdi . Çort ve çalılıkları  köklerinden sökerek arındırır, taşlıkları temizler yerlerine fındık ocaklardı. Biz de yardımcı olur, ayrıca hayvanlara bakardık. Dört gözle beklediğimiz akşam olunca da giderken sırtımızda ağaç, odun, çalı gibi bir şeyler götürürdük. İş hiç bitmezdi bizim o eski köylerimizde. Lâf aramızda, şimdi mahalle olduk çaktırmadan! Belki biter diyeceğiz ama, yapacak olduktan sonra iş her zaman var buralarda. Her neyse, asıl söylemek istediğimiz şu ki, oğlumla konuşurken daha çok 3 yıl öncesi, babamla buraya ve böyle aynı mevsimde son gelişimizi hatırladım. Hattâ o, kirintiyle kenarlarda, büyük çortlar ve dikenlerle uğraşırken, bir yandan da bol miktarda böğürtlen toplamış eve de götürmüştü de reçel dahî yapılmıştı. BABAM ve OĞLUM! Bu da değil demek istediğimiz, o gün babam hep vasiyet eder gibi, geçmişten de bahs’ederek geleceğe yönelik şeyler konuşuyordu. O yıl kâlp vurmuştu. İlâç kullanıyordu. İşte o fındık mevsimi sonrası tekrar vurdu. O kışda da rahmete kavuştu. Şimdi bakıyorum da, ben de oğlumla benzer şeyleri, benzer uslûpla dillendirmeye çalışıyorum. Mâlum, babalar ve oğullar hayatta pek az konuşurlar. Ancak, böylesi sıra dışı durumlarda demi gelir de mümkün olur bu. Her neyse, böyle, nâdir diyeceğimiz bir şekilde baş başa kalınca, bir de baktık ki, tıpkı o gün babamın yaptığı gibi konuşuyoruz biz de. Kısaca, hep bir yolculuk hisleri vardı içimizde o gün. Vedâ, hattâ vasiyet konuşmaları gibi, hüzünlü, sessiz, dokunaklı… Elbette, derinden derine yaklaşan şeyler var. Biz de gidiciyiz sonuçta. Önemli olansa, hüsn-i hatîme.  Rabbimiz cümlemize nasîp eylesin. Mesele bu. Gerisi lâf-ü güzâf. BURHAN HOCA’NIN UYARILARI Geçtiğimiz son cumâ, Akoluk’tan, şu an Romanya’da görev yapan Burhan DUMAN Bey arkadaşımızla, ODÜ Câmii’ne gittik. Câmi görevlisi, Gürgentepeli Bahri Hoca’nın torunu olduğunu yanımızda bulunan İrfan ÖZBİLEN Ağabey’den öğrendiğimiz arkadaşımız Atilla ŞAHİN, misâfir olması hasebiyle arkadaşımıza görevi tevdî etti. Burhan Hoca’nın görev aşk ve ciddiyeti ayrı bir konu.  Onu ayrıca yazacağızdır belki inşâllâh. Ancak, Ağustos Ayı hareketi ile Ramazan bereketi arasında bağlantı kurup, bu ay vesîlesiyle ibâdetleri kaçırmamak, işçi-işveren hukûku ve hayvanlara eziyet etmeme, kapasitesini aşmama, vurmama diye özetliyebileceğimiz, ALLÂH, KUL ve HAYVAN HAKLARIna riâyet hassâsiyetine, bir de mahsulün zekâtı olan ÖŞÜR’e dâir verdiği mesajlara, bu kadarıyla da olsa değinmeden geçmek doğru olmayacaktı. Çünkü, güncel mühim konulardı bunlar. Evet sevgili okurlar; bu günlük te bu kadar. Ürünlerimiz de, hayatlarımız da hayırlı, uğurlu, verimli ve de bereketli olsun. Hayırlı günler, sağlıklı ömürler, bereketli çalışmalar, tekrar tekrar tatlılıkla, muhabbetle görüşmeler inşâllâh ves’selâm… NOT: Geçmiş yıllarda, bu mevsimde köyden yazı gönderebilmek için civar köylerden internet soruşturup, zaman zaman oralara gitmek durumunda kalırken, bu yazıyı çay molasında bahçeden, bir çoğunda internet bağlantısı olan telefonlardan, adının Burçin olduğunu öğrendiğimiz kızımızın telefonuyla gönderirken kendisine teşekkür ediyor, böyle imkânları bize bahşeden Rabbimize şükürlerimizle berâber, vesîle olanlara da minnetlerimizi arz ediyoruz.
Ekleme Tarihi: 15 Ağustos 2015 - Cumartesi

FINDIK MEVSİMİNDEN, GEÇMİŞ ÇAĞLARA...

Geçen haftaki yazımızda Gürgentepe’ye gittiğimizden söz etmiştik. Oraya varınca dayım oğlu Mustafa YÜKSEL’in tanıdığı Ayhan Bey arkadaşımız bizi karşıladı. Oğlum Sâlim Ensar da yanımızda olmak üzere genel olarak bir dolaşma yaptık. Günlerden Perşembe olup, Pazar çok kalabalıktı. Çeşitli yerleri ziyâret ettik. Başka tanışlarımız ve öğrencilerimizle karşılaştık. Güzel ve bereketli bir ziyâret turu oldu. Selâmlaştık, sohbetleştik, dertleştik. Daha sonra Ağızlar Köyü muhtarı Ali AKSU’yla tanıştık, konuştuk. En son, öğle namazını da kılıp döndük hayırlısıyla.

FINDIK GELDİ NETEKİM!

Eh, mâlum, sevgili okurlar, fındık mevsimi geldi çattı. O gün Gürgentepe’de konuştuğumuz arkadaşlar geldiler ve de 8 Ağustos îtibârıyla Ordu merkezde fındığa başladık. Oradan Eymür’e geçtik derken, sezonu götürmeye çalışıyoruz. Rabbimiz hepimizin yardımcısı olsun. Her türlü işlerimizi kolaylaştırsın. Zîrâ, yaşın ilerlemesinden midir ne; yıldan yıla daha da zorlaşıyor sanki her şey!

Bu bağlamda, kardeşliğimiz ve her türlü hayırlı gayretlerimiz yanında ürünlerimizi de ziyâdesiyle bereketlendirsin inşâllâh. Tabiî, hareketlerimizi de! Zîrâ, bereketsiz her hareket boşa geçen zaman ve de toplamda beyhûde bir hayat demektir. Böyle bir sonuçtan korusun bizleri Rabbimiz ve kendisini de unutturmasın. Âmin. 

ÇOCUKLUK BAHÇESİ!

Burada müsâdenizle biraz da mevsim öncesine gitmek istiyoruz  sevgili okurlar. Geçen hafta, oğlumla berâber, bahçe altı vuruyoruz. Dinlenme aralarında sohbet ediyoruz. Aşağı Eymür’deki KAYABOĞAZI dediğimiz yerdeyiz. İster istemez çocukluk günlerimiz akla geldi.

Babam rahmetli çalışkan bir insandı. Birlikte sefer tasıyla beraber, inek-dana sabah erkenden bu bahçeye inerdik. Hep çalışma vardı. Orası eski bir bahçe. Babam, alan yerlere yeni ocaklar dikerdi. Ham fındıkları söker, daha verimli olan yağlı, çakıldak, kara fındık gibi türleriyle değiştirirdi . Çort ve çalılıkları  köklerinden sökerek arındırır, taşlıkları temizler yerlerine fındık ocaklardı. Biz de yardımcı olur, ayrıca hayvanlara bakardık. Dört gözle beklediğimiz akşam olunca da giderken sırtımızda ağaç, odun, çalı gibi bir şeyler götürürdük. İş hiç bitmezdi bizim o eski köylerimizde.

Lâf aramızda, şimdi mahalle olduk çaktırmadan! Belki biter diyeceğiz ama, yapacak olduktan sonra iş her zaman var buralarda. Her neyse, asıl söylemek istediğimiz şu ki, oğlumla konuşurken daha çok 3 yıl öncesi, babamla buraya ve böyle aynı mevsimde son gelişimizi hatırladım. Hattâ o, kirintiyle kenarlarda, büyük çortlar ve dikenlerle uğraşırken, bir yandan da bol miktarda böğürtlen toplamış eve de götürmüştü de reçel dahî yapılmıştı.

BABAM ve OĞLUM!

Bu da değil demek istediğimiz, o gün babam hep vasiyet eder gibi, geçmişten de bahs’ederek geleceğe yönelik şeyler konuşuyordu. O yıl kâlp vurmuştu. İlâç kullanıyordu. İşte o fındık mevsimi sonrası tekrar vurdu. O kışda da rahmete kavuştu.

Şimdi bakıyorum da, ben de oğlumla benzer şeyleri, benzer uslûpla dillendirmeye çalışıyorum. Mâlum, babalar ve oğullar hayatta pek az konuşurlar. Ancak, böylesi sıra dışı durumlarda demi gelir de mümkün olur bu. Her neyse, böyle, nâdir diyeceğimiz bir şekilde baş başa kalınca, bir de baktık ki, tıpkı o gün babamın yaptığı gibi konuşuyoruz biz de.

Kısaca, hep bir yolculuk hisleri vardı içimizde o gün. Vedâ, hattâ vasiyet konuşmaları gibi, hüzünlü, sessiz, dokunaklı… Elbette, derinden derine yaklaşan şeyler var. Biz de gidiciyiz sonuçta. Önemli olansa, hüsn-i hatîme.  Rabbimiz cümlemize nasîp eylesin. Mesele bu. Gerisi lâf-ü güzâf.

BURHAN HOCA’NIN UYARILARI

Geçtiğimiz son cumâ, Akoluk’tan, şu an Romanya’da görev yapan Burhan DUMAN Bey arkadaşımızla, ODÜ Câmii’ne gittik. Câmi görevlisi, Gürgentepeli Bahri Hoca’nın torunu olduğunu yanımızda bulunan İrfan ÖZBİLEN Ağabey’den öğrendiğimiz arkadaşımız Atilla ŞAHİN, misâfir olması hasebiyle arkadaşımıza görevi tevdî etti.

Burhan Hoca’nın görev aşk ve ciddiyeti ayrı bir konu.  Onu ayrıca yazacağızdır belki inşâllâh. Ancak, Ağustos Ayı hareketi ile Ramazan bereketi arasında bağlantı kurup, bu ay vesîlesiyle ibâdetleri kaçırmamak, işçi-işveren hukûku ve hayvanlara eziyet etmeme, kapasitesini aşmama, vurmama diye özetliyebileceğimiz, ALLÂH, KUL ve HAYVAN HAKLARIna riâyet hassâsiyetine, bir de mahsulün zekâtı olan ÖŞÜR’e dâir verdiği mesajlara, bu kadarıyla da olsa değinmeden geçmek doğru olmayacaktı. Çünkü, güncel mühim konulardı bunlar.

Evet sevgili okurlar; bu günlük te bu kadar. Ürünlerimiz de, hayatlarımız da hayırlı, uğurlu, verimli ve de bereketli olsun. Hayırlı günler, sağlıklı ömürler, bereketli çalışmalar, tekrar tekrar tatlılıkla, muhabbetle görüşmeler inşâllâh ves’selâm…


NOT: Geçmiş yıllarda, bu mevsimde köyden yazı gönderebilmek için civar köylerden internet soruşturup, zaman zaman oralara gitmek durumunda kalırken, bu yazıyı çay molasında bahçeden, bir çoğunda internet bağlantısı olan telefonlardan, adının Burçin olduğunu öğrendiğimiz kızımızın telefonuyla gönderirken kendisine teşekkür ediyor, böyle imkânları bize bahşeden Rabbimize şükürlerimizle berâber, vesîle olanlara da minnetlerimizi arz ediyoruz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.