bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

EYMÜR'DE MEHTER, ŞIHLAR'DA COŞKU,  ULUBEY'DE SİYASET...

Sevgili okurlar. Belki yine mi cenâze diyeceksiniz ama oradan başlayacağız. Geçen Salı, bizim sülâlenin dede versiyonunun son bakıyyesi de hayâta vedâ ederek aramızdan ayrıldı. Karabey lakâbıyla mâruf Selâhaddin Dedemizin 2001’de vefat eden ağabeyi Avni Kahraman’ın eşi, kaç dönemlerin arıcılar birliği başkanı Necât Aydın’ın kayınvâlidesi Şeker Yengemizi de 90 yaş îtibârıyle ebediyete uğurladık. Hazîran sonu da, dedemizin, Ayşe babannemizin vefâtından sonra evlendiği eşi Fadime anamızı toprağa vermiştik. Böylelikle, dedemiz, kardeşleri, eşleri, yengeleri; o nesil hayâta vedâ etmiş oldular. Mekânları cennet olsun. Rabbimiz inşâllâh, sonsuz âlemde cümlemize, Efendimiz (SAV)in komşuluğunda buluşmalar nasîp eylesin. Âmin. Bu arada hep köylerdeyiz. Fındık öncesi hazırlıklarımızı tamamlamaya çalışıyoruz. Diğer yandan düğünler, dâvetler, komşularla, yakınlarla karşılıklı ziyâretler devam ediyor. Kimi yerlere katılamıyoruz. Meselâ, Şeyh Abdullâhı Anma Programı bunlardan bir tânesi. Aynı gün öğleyi müteâkip komşumuzun dâveti vardı. Geçen yıl kaybettiğimiz Rahmetli Nûri Özcan adına çocukları tarafından, Nurettin ustanın oğlu, torun Nurullah’ın da askere gitmesi vesîleleriyle düzenlenmişti. Mehter marşlarının da seslendirilip ayrı bir çeşni kattığı program oldukça sıra dışıydı. Bu bir asker uğurlama dâveti için gerçekten güzel bir jest oldu.  COŞKUN YILMAZ'A SELÂM... İşte biz, Şeyhlere katılırsak buraya gelemeyiz diye düşündük. Nitekim, açılışa katılıp buraya da gelen komşularımız öğleyi beklemeden dönmüşler. Onlardan haberimiz olsaydı berâber gidip dönebilirdik belki. Ancak, daha önceleri olduğu gibi ayrıca gitseydik bizim öyle bir şansımız zor olurdu. Çünkü, öğrendiğimiz kadarıyla konuşmacı Doç. Dr. Coşkun YILMAZ Beymiş. Şu an İstanbul İl Kültür Müdürü. Mesûdiye- Darıcabaşı’lı olup, Ordu İmam-Hatip Lisesi mezunlarından. Kendisiyle, biz Ensar Vakfı’nı yürütürken, 90’lı, 2000’li yılların Eskipazar Kır Gezileri programları vesîlesiyle tanışmıştık. Sâdece o program için İstanbul’dan gelen hasbî bir yapısı vardı. Hattâ sunuculukları da yapar, güzel konuşmaları, espri ve jestleriyle programa renk ve neşe katardı. Bir gün, program sonrası, o güzel târihî câmiin önündeki, Kırkpınar’ı andıran, -nitekim program içerisinde zaman zaman güreşlerin de yer alıp peşrevlerin çekildiği- çayırda böyle kırk yıllık dostmuşçasına samîmî sohbet ederken bir ara; “Hocam biliyor musun, biz birbirimizi görmeden seven iki ezelî dostuz!” deyiverişini hep hatırlarız. O günlerden bu yana, zaman zaman âilece olmak üzere hep görüşmeye çalışırız. Dolayısıyla, biz o gün bilip de orada olsaydık ayrılamazdık diye düşünüyoruz. Öğrendiğimiz kadarıyla Coşkun Bey, orada da, hâtıralarını da kattığı etkileyici bir konuşma yapmış. Zâten, ilmî hüviyeti, akademik kişiliği, sosyâl birikimi yanında radyoculuk ve büyük kültürel organizasyonlar deneyimi de olan iyi bir hatiptir kendisi. Her neyse, Şeyhler günü haberinin gazetemizde yer alacağını umuyoruz. İnşâllâh ayrıntılara orada muttalî olacağız. Bilvesîle, Coşkun Yılmaz Bey’i buradan selâmlayıp tebrik ediyor, bir hemşerimiz olarak, göğsümüzü kabartacak, hepimize gurur payı getirecek tüm çalışmalarında hayırlı başarılarının devâmını diliyoruz. SITKI ÇEBİ'YE RAHMET, BÂKÎLERE SELÂMET... Bu arada, programın fikir babası, rahmetli Sıtkı Çebi’yi de rahmetle anıyor, velîlere muhabbetini, ORDU EVLİYÂLARI kitabıyla âşikâr eden kendisi için Rabbimizden mağfiretler niyâz ediyoruz. Tabiî, yöremiz ve özellikle Ulubeyimiz için önem arz eden böyle kapsamlı ve anlamlı bir organizasyonda emeği geçenlere teşekkürü de unutmuyor, bunu kültür ve irfânımız, ülkemiz ve gençliğimizin mutlu geleceği, mânevî kazanımları adına bir borç biliyoruz. Sevgili okurlar. Sivil kurumlar ve kişiliklerin yapacağı bu samîmî organizasyonlar bizim en büyük zenginliğimiz. İş bizlere düşüyor. Bunları siyâsîlerden beklemek tamâmen hayâl. Onlar bize, burada da olduğu gibi madden destek olurlar. Özellikle Ordu siyâseti kültür ve irfana öncülüğün, böyle bir gâye ve himmetin çok uzağında. Onlar hep kurumsal ya da siyâsî hırslar ve de hesap peşinde, hiyerarşik rol kapma sevdâsındalar. Dolayısıyla hep gerilim üretiyorlar. Sonuçta, güzel ilimizin doğasını çirkinleştirdikleri gibi, adını da sevimsizleştiriyorlar. Şahsî kaprislerine her şeyi fedâ ediyorlar. Ordu siyâsetinin karakteri ötedenberi böyle maalesef. İlçeler ve özellikle Ulubeyimiz bu gerilimlerden payını olumsuz olarak alan beldelerin başında geliyor anladığımız kadarıyla. ULUBEY'İN DÜNÜ, SİYÂSETİN BUGÜNÜ... Köyde elimize, gazetemizin eski nüshalarından biri geçti. Fotoğraflara bakıyoruz öncelikle, bugünün sîmâları daha gençler. Sonra, ne yazmışız diye şöyle bir baktık. Târih; 25 Aralık 2012. Başlık; ULUBEY’İ NEYE YORALIM? Orada genel bir değerlendirme yaparak düş ve düşüncelerimize yer vermişiz. Ümitsizliğe gerek olmadığını, Ulubey istemese de, Ordu’nun ona doğru genişleyip büyüyerek onu da ayağa kaldıracağını söylemeye çalışmış, hayâllerimizi dillendirmişiz. Ama, o günden sonra, ümitleri daha da şahlandıran 20’de 20’lik sonuç, bu güne geldiğimizde, beklediğimiz manâda hiçbir şeyi değiştir(e)memiştir. Manşetlere de yansıyan çekişmeler, çatışmalar, ikilikler, gerilimler; birlik olmayan yerde dirlik ol(a)mayacağını göstermiştir. Sonuçta işin tadı-tuzu, bereketi yok. Herkesin suratından düşen bin parça. Gülücükler zoraki. Başkanların hep aynı partiden olması, bâriz mîmârî âhenksizlik bir yana, siyâsî âhenksizliğin de önüne geçememiştir. Sâdece meydanlar ve sâhil düzenlemeleri 20’de 20’nin bereketi olarak yeterli değildir. Unutmayalım ki, bereket, maddîden daha çok mânevî bir kavramdır. Maddî hareket, yollar, inadına yollar, binâlar, devâsâ projeler var ama umûma yansıyan mânevî bir memnûniyet ve de bereket yok! Neden acabâ? Bu sorunun cevâbıyla gerilimlerin nedenlerini cevâbının aynı olduğunu düşünüyoruz. Bu günlük de bu kadar sevgili dostlar. Hepinizi seviyor, daha iyi günler görmek, hep birlikte, kolay, sabırlı, şükürlü, birlik-dirlik içerisinde, ziyâretli, yardımlaşmalı, kaynaşmalı, hareketli ve de bereketli bir fındık mevsimi yaşamamız dileğiyle cümleye saygılar sunuyoruz ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 01 Ağustos 2017 - Salı

EYMÜR'DE MEHTER, ŞIHLAR'DA COŞKU,  ULUBEY'DE SİYASET...

Sevgili okurlar. Belki yine mi cenâze diyeceksiniz ama oradan başlayacağız. Geçen Salı, bizim sülâlenin dede versiyonunun son bakıyyesi de hayâta vedâ ederek aramızdan ayrıldı. Karabey lakâbıyla mâruf Selâhaddin Dedemizin 2001’de vefat eden ağabeyi Avni Kahraman’ın eşi, kaç dönemlerin arıcılar birliği başkanı Necât Aydın’ın kayınvâlidesi Şeker Yengemizi de 90 yaş îtibârıyle ebediyete uğurladık. Hazîran sonu da, dedemizin, Ayşe babannemizin vefâtından sonra evlendiği eşi Fadime anamızı toprağa vermiştik. Böylelikle, dedemiz, kardeşleri, eşleri, yengeleri; o nesil hayâta vedâ etmiş oldular. Mekânları cennet olsun. Rabbimiz inşâllâh, sonsuz âlemde cümlemize, Efendimiz (SAV)in komşuluğunda buluşmalar nasîp eylesin. Âmin.

Bu arada hep köylerdeyiz. Fındık öncesi hazırlıklarımızı tamamlamaya çalışıyoruz. Diğer yandan düğünler, dâvetler, komşularla, yakınlarla karşılıklı ziyâretler devam ediyor. Kimi yerlere katılamıyoruz. Meselâ, Şeyh Abdullâhı Anma Programı bunlardan bir tânesi. Aynı gün öğleyi müteâkip komşumuzun dâveti vardı. Geçen yıl kaybettiğimiz Rahmetli Nûri Özcan adına çocukları tarafından, Nurettin ustanın oğlu, torun Nurullah’ın da askere gitmesi vesîleleriyle düzenlenmişti. Mehter marşlarının da seslendirilip ayrı bir çeşni kattığı program oldukça sıra dışıydı. Bu bir asker uğurlama dâveti için gerçekten güzel bir jest oldu. 

COŞKUN YILMAZ'A SELÂM...

İşte biz, Şeyhlere katılırsak buraya gelemeyiz diye düşündük. Nitekim, açılışa katılıp buraya da gelen komşularımız öğleyi beklemeden dönmüşler. Onlardan haberimiz olsaydı berâber gidip dönebilirdik belki. Ancak, daha önceleri olduğu gibi ayrıca gitseydik bizim öyle bir şansımız zor olurdu. Çünkü, öğrendiğimiz kadarıyla konuşmacı Doç. Dr. Coşkun YILMAZ Beymiş. Şu an İstanbul İl Kültür Müdürü. Mesûdiye- Darıcabaşı’lı olup, Ordu İmam-Hatip Lisesi mezunlarından. Kendisiyle, biz Ensar Vakfı’nı yürütürken, 90’lı, 2000’li yılların Eskipazar Kır Gezileri programları vesîlesiyle tanışmıştık. Sâdece o program için İstanbul’dan gelen hasbî bir yapısı vardı. Hattâ sunuculukları da yapar, güzel konuşmaları, espri ve jestleriyle programa renk ve neşe katardı.

Bir gün, program sonrası, o güzel târihî câmiin önündeki, Kırkpınar’ı andıran, -nitekim program içerisinde zaman zaman güreşlerin de yer alıp peşrevlerin çekildiği- çayırda böyle kırk yıllık dostmuşçasına samîmî sohbet ederken bir ara; “Hocam biliyor musun, biz birbirimizi görmeden seven iki ezelî dostuz!” deyiverişini hep hatırlarız. O günlerden bu yana, zaman zaman âilece olmak üzere hep görüşmeye çalışırız.

Dolayısıyla, biz o gün bilip de orada olsaydık ayrılamazdık diye düşünüyoruz. Öğrendiğimiz kadarıyla Coşkun Bey, orada da, hâtıralarını da kattığı etkileyici bir konuşma yapmış. Zâten, ilmî hüviyeti, akademik kişiliği, sosyâl birikimi yanında radyoculuk ve büyük kültürel organizasyonlar deneyimi de olan iyi bir hatiptir kendisi.

Her neyse, Şeyhler günü haberinin gazetemizde yer alacağını umuyoruz. İnşâllâh ayrıntılara orada muttalî olacağız. Bilvesîle, Coşkun Yılmaz Bey’i buradan selâmlayıp tebrik ediyor, bir hemşerimiz olarak, göğsümüzü kabartacak, hepimize gurur payı getirecek tüm çalışmalarında hayırlı başarılarının devâmını diliyoruz.

SITKI ÇEBİ'YE RAHMET, BÂKÎLERE SELÂMET...

Bu arada, programın fikir babası, rahmetli Sıtkı Çebi’yi de rahmetle anıyor, velîlere muhabbetini, ORDU EVLİYÂLARI kitabıyla âşikâr eden kendisi için Rabbimizden mağfiretler niyâz ediyoruz.

Tabiî, yöremiz ve özellikle Ulubeyimiz için önem arz eden böyle kapsamlı ve anlamlı bir organizasyonda emeği geçenlere teşekkürü de unutmuyor, bunu kültür ve irfânımız, ülkemiz ve gençliğimizin mutlu geleceği, mânevî kazanımları adına bir borç biliyoruz.

Sevgili okurlar. Sivil kurumlar ve kişiliklerin yapacağı bu samîmî organizasyonlar bizim en büyük zenginliğimiz. İş bizlere düşüyor. Bunları siyâsîlerden beklemek tamâmen hayâl. Onlar bize, burada da olduğu gibi madden destek olurlar. Özellikle Ordu siyâseti kültür ve irfana öncülüğün, böyle bir gâye ve himmetin çok uzağında. Onlar hep kurumsal ya da siyâsî hırslar ve de hesap peşinde, hiyerarşik rol kapma sevdâsındalar. Dolayısıyla hep gerilim üretiyorlar. Sonuçta, güzel ilimizin doğasını çirkinleştirdikleri gibi, adını da sevimsizleştiriyorlar. Şahsî kaprislerine her şeyi fedâ ediyorlar. Ordu siyâsetinin karakteri ötedenberi böyle maalesef. İlçeler ve özellikle Ulubeyimiz bu gerilimlerden payını olumsuz olarak alan beldelerin başında geliyor anladığımız kadarıyla.

ULUBEY'İN DÜNÜ, SİYÂSETİN BUGÜNÜ...

Köyde elimize, gazetemizin eski nüshalarından biri geçti. Fotoğraflara bakıyoruz öncelikle, bugünün sîmâları daha gençler. Sonra, ne yazmışız diye şöyle bir baktık. Târih; 25 Aralık 2012. Başlık; ULUBEY’İ NEYE YORALIM? Orada genel bir değerlendirme yaparak düş ve düşüncelerimize yer vermişiz. Ümitsizliğe gerek olmadığını, Ulubey istemese de, Ordu’nun ona doğru genişleyip büyüyerek onu da ayağa kaldıracağını söylemeye çalışmış, hayâllerimizi dillendirmişiz.

Ama, o günden sonra, ümitleri daha da şahlandıran 20’de 20’lik sonuç, bu güne geldiğimizde, beklediğimiz manâda hiçbir şeyi değiştir(e)memiştir. Manşetlere de yansıyan çekişmeler, çatışmalar, ikilikler, gerilimler; birlik olmayan yerde dirlik ol(a)mayacağını göstermiştir. Sonuçta işin tadı-tuzu, bereketi yok. Herkesin suratından düşen bin parça. Gülücükler zoraki. Başkanların hep aynı partiden olması, bâriz mîmârî âhenksizlik bir yana, siyâsî âhenksizliğin de önüne geçememiştir. Sâdece meydanlar ve sâhil düzenlemeleri 20’de 20’nin bereketi olarak yeterli değildir. Unutmayalım ki, bereket, maddîden daha çok mânevî bir kavramdır. Maddî hareket, yollar, inadına yollar, binâlar, devâsâ projeler var ama umûma yansıyan mânevî bir memnûniyet ve de bereket yok! Neden acabâ? Bu sorunun cevâbıyla gerilimlerin nedenlerini cevâbının aynı olduğunu düşünüyoruz.

Bu günlük de bu kadar sevgili dostlar. Hepinizi seviyor, daha iyi günler görmek, hep birlikte, kolay, sabırlı, şükürlü, birlik-dirlik içerisinde, ziyâretli, yardımlaşmalı, kaynaşmalı, hareketli ve de bereketli bir fındık mevsimi yaşamamız dileğiyle cümleye saygılar sunuyoruz ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.