bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

EMİRGÂN'DAN NİLÜFER'E, KASABA'DAN PERŞEMBE'YE...

Perşembe’nin öteden beri gönlümüzde ve hayat çizgimizde ayrı bir yeri vardır. İstanbul’da okuduğumuz 70’li yılların 2. ve Lüleburgaz’da görev yaptığımız 80’lerin ilk yarısında sayamayacağımız yolculukların ilk gurbet ve de vuslat kapısı olmuştur Perşembe. Gidişte de, dönüşte de, Kumbaşı’ndan öteye,  Bolaman’dan bu yana, Çaytepe, Mersin Köyü derken o sâhil şeridini izlemek, özellikle deniz fenerinden bu yana güzelliği ve Ordu’ya bakan, sılaya bakan tarafıyla buralarının hayat yolculuğumuzda çok ayrı, tatlı, hoş ürpertileri vardır. Bu güzel kıyı şeridinin bereketli doğası, güzelliği, ahşap evler, çeşit çeşit meyveler ve özellikle nar ağaçları bizlere ilham vermiş, zaman zaman şiir olarak dökülmüştür günlüklerimizin sayfalarına. İnşâllâh, onları da paylaşacağımız günler gelecektir. Bundan dolayı, Perşembe’nin şiiriyetinin kaybolmaması gerektiğini düşünüyoruz. O şirin hâlinin hep devam etmesi bircik dileğimiz. Sâkin Şehir statüsü kazanması bu anlamda en büyük ümit kaynağımız oldu. Biz de kendimizce ona yeni konumlar izâfe etmeye çalıştık. Nasıl derseniz, meselâ geçtiğimiz Mart ayı bizim için ayrı bir ay oldu bu sene. 3 Martta dede olduk elhamdülillâh. Aynı ay içerisinde Vona Gazetemizde yazmaya başladık. Lâkin 20 Mart ta, kız kardeşimizin âni rahatsızlığı sebebiyle apar-topar Ankara’ya gitmek durumunda kaldığımız târih oldu. Ayın sonuna kadar da orada kaldık. Muâyene, tahlil ve tedâvi süreçleri bunu gerektirdi. Ama, biz oralarda eğleşirken de Perşembe’yi yazmışız. İşte 22 Mart târihli defter notları: “BİR OSMANLI KASABASI” “İlk anda, bir çırpıda, Çınar, Selîmiye, İstanbul Boğazı gibi Perşembe’ye âit mahalle, yerleşim isimleri akla gelip, o az içerde, dere yatağındaki târihî câmiyi de düşününce, buraya bir Osmanlı Kasabası gözüyle bakılabilir mi gibisinden sorular beliriyor zihnimizde. Meselâ Emirgân, meselâ Nilüfer gibi. Daha önce de düşündüğüm şekliyle burasının Osmanlı Kasabası olarak nitelenmesi uygun düşebilir gibi gözüküyor. Göreceğiz, bakacağız; inşâllâh okurlarımızla da paylaşacağız. Nezih, âsûde, bir tarafı deryâya değen, Emirgân misillû bir kasaba. 22. 03.2016, Eryaman- Ankara” Kasaba dedikse, yanlış anlaşılmasın; cumhûriyet dönemi yazarlarının çoğu eserlerinde konular kasaba hayâtından alınmıştır. Buralarda yaşanılan, kendine has ayrı dünyâlar vardır. Kasaba kimliktir, kişiliktir, özgünlüktür. Bir yönüyle, büyük şehirler gibi kimliği silikleşip kozmopolitleşmemiştir henüz. Onun için bu isimlendirme bir yerleşim için ayrıcalık ifâde eder. EMİRGÂN-NİLÜFER HATTI... Evet, bize göre Perşembe, İstanbul üzerinden Emirgân, Bursa üzerinden de Nilüfer mesâbesindedir ki, her ikisi de târihiyle, coğrafyasıyla şahsiyeti ve de şiiriyeti olan nezih semtlerdir. Kaldı ki, teleferikten sonra Karadeniz’in Bursa’sı mesâbesindeki Ordu’nun, Perşembesi de Nilüfer makâmındadır. (Bu, Nilüfer Makâmını da ayrıca yazacağız inşâllâh sevgili okurlar!) Gelgelelim, diğer yandan Emirgân, İstanbul’da, yaşanması gereken 10 semtten biri olarak tanıtılmaktadır rehberlerde. Boğaziçi’nin incisi Emirgân sahilde çay bahçeleri, yalılar, kendine özgü mîmârîleriyle nâif mescid ve câmiler, arka bölümlerinde köşkler, envâi çeşit ve şekilleriyle lâlelerin, erguvanların, sayısız renk ve çeşitte çiçeklerin süslediği şehir parklarıyla ünlü yemyeşil, edebiyatçılarımızın hakkında nice yazılar, hikâyeler, şiirler yazdığı, günlerinin büyük bölümünü geçirerek ilhamlar devşirdiği mûtenâ, nezih, zarif bir semttir. DİLEĞİMİZ; BAHTİYÂR OLSUN... İşte, Perşembe de bize göre, Ordu ölçeğinde bu konumdadır. Ancak, adı anılınca hemen akla parkları, bahçeleri gelen Emirgan son yıllarda betonlaşmanın gadrine uğramaktadır ki, şirin Perşembe ilçemizin de aynı âkıbete dûçâr olmasından endîşeliyiz. Korkarız ki, bu zarif kasaba, câzibesi bağlamında aşırı ilgi gösterilerek, gitgide büyüyen büyük şehir ve Giresun’dan Ünye’ye, sâhil şeridinin zevk ve eğlence merkezi olmaya doğru götürülmeye çalışılıyor. Kemâl Bahtiyar başkanın düşüncesini bilmiyoruz ama, Perşembe deyince akla yalnız turizm, eğlence ve zevk kavramlarının gelmesi, eğitim, kültür, medeniyet tasavvuruna dâir kelimelerin hiç telâffuz edilmemesi, buna dâir projelerden dem vurulmaması, güzeller güzeli ve hepimizin özeli Perşembemizin, kapanın elinde kalacağı  endîşesine götürüyor bizi ister-istemez. Perşembe, parayı bastıranın istediği şekli verdiği, tabiatından ve seciyesinden uzaklaşmış bir yer olmamalı. CÂZİBE'DEN TEBRİK'E... Daha doğrusu, Perşembenin dış câzibesi kadar, iç yönüyle de ilgilenip, onun kültürü, edebiyâtı, târihi, eğitimine, maddî olduğu kadar mânevî geleceğine dâir de düşüncelerin ortaya atılması, projelerin geliştirilmesi yöneticilerin olduğu kadar hepimizin insânî, vicdânî, mânevî ve de siyâsî sorumlulukları meyânındadır. Gerçek güzel, sâdece dışıyla değil, içiyle de güzel olandır! Bu duygu ve düşüncelerle berâber, Ramazan'ımızın cehennemden kurtuluş olarak netîcelenmesi, şehitlerimize sonsuz rahmet, yakınlarına sabr-ı cemîllere vesîle, bayramın da, tüm İslâm Âlemi ve insanlığın hakîkî bayramlarına doğru gerçek bir mutluluk trendi olması dileğiyle hepinizin bayramını tebrik ediyor, cümle sevdiklerinizle berâber nicesine sağlık, âfiyet ve saâdetlerle ulaşmanız dileğiyle cümleye sevgiler ve de saygılar sunuyoruz ves'selâm...
Ekleme Tarihi: 30 Haziran 2016 - Perşembe

EMİRGÂN'DAN NİLÜFER'E, KASABA'DAN PERŞEMBE'YE...

Perşembe’nin öteden beri gönlümüzde ve hayat çizgimizde ayrı bir yeri vardır. İstanbul’da okuduğumuz 70’li yılların 2. ve Lüleburgaz’da görev yaptığımız 80’lerin ilk yarısında sayamayacağımız yolculukların ilk gurbet ve de vuslat kapısı olmuştur Perşembe. Gidişte de, dönüşte de, Kumbaşı’ndan öteye,  Bolaman’dan bu yana, Çaytepe, Mersin Köyü derken o sâhil şeridini izlemek, özellikle deniz fenerinden bu yana güzelliği ve Ordu’ya bakan, sılaya bakan tarafıyla buralarının hayat yolculuğumuzda çok ayrı, tatlı, hoş ürpertileri vardır.

Bu güzel kıyı şeridinin bereketli doğası, güzelliği, ahşap evler, çeşit çeşit meyveler ve özellikle nar ağaçları bizlere ilham vermiş, zaman zaman şiir olarak dökülmüştür günlüklerimizin sayfalarına. İnşâllâh, onları da paylaşacağımız günler gelecektir.

Bundan dolayı, Perşembe’nin şiiriyetinin kaybolmaması gerektiğini düşünüyoruz. O şirin hâlinin hep devam etmesi bircik dileğimiz. Sâkin Şehir statüsü kazanması bu anlamda en büyük ümit kaynağımız oldu.

Biz de kendimizce ona yeni konumlar izâfe etmeye çalıştık. Nasıl derseniz, meselâ geçtiğimiz Mart ayı bizim için ayrı bir ay oldu bu sene. 3 Martta dede olduk elhamdülillâh. Aynı ay içerisinde Vona Gazetemizde yazmaya başladık.

Lâkin 20 Mart ta, kız kardeşimizin âni rahatsızlığı sebebiyle apar-topar Ankara’ya gitmek durumunda kaldığımız târih oldu. Ayın sonuna kadar da orada kaldık. Muâyene, tahlil ve tedâvi süreçleri bunu gerektirdi.

Ama, biz oralarda eğleşirken de Perşembe’yi yazmışız. İşte 22 Mart târihli defter notları:

“BİR OSMANLI KASABASI”

“İlk anda, bir çırpıda, Çınar, Selîmiye, İstanbul Boğazı gibi Perşembe’ye âit mahalle, yerleşim isimleri akla gelip, o az içerde, dere yatağındaki târihî câmiyi de düşününce, buraya bir Osmanlı Kasabası gözüyle bakılabilir mi gibisinden sorular beliriyor zihnimizde. Meselâ Emirgân, meselâ Nilüfer gibi.

Daha önce de düşündüğüm şekliyle burasının Osmanlı Kasabası olarak nitelenmesi uygun düşebilir gibi gözüküyor. Göreceğiz, bakacağız; inşâllâh okurlarımızla da paylaşacağız. Nezih, âsûde, bir tarafı deryâya değen, Emirgân misillû bir kasaba. 22. 03.2016, Eryaman- Ankara”

Kasaba dedikse, yanlış anlaşılmasın; cumhûriyet dönemi yazarlarının çoğu eserlerinde konular kasaba hayâtından alınmıştır. Buralarda yaşanılan, kendine has ayrı dünyâlar vardır. Kasaba kimliktir, kişiliktir, özgünlüktür. Bir yönüyle, büyük şehirler gibi kimliği silikleşip kozmopolitleşmemiştir henüz. Onun için bu isimlendirme bir yerleşim için ayrıcalık ifâde eder.

EMİRGÂN-NİLÜFER HATTI...

Evet, bize göre Perşembe, İstanbul üzerinden Emirgân, Bursa üzerinden de Nilüfer mesâbesindedir ki, her ikisi de târihiyle, coğrafyasıyla şahsiyeti ve de şiiriyeti olan nezih semtlerdir. Kaldı ki, teleferikten sonra Karadeniz’in Bursa’sı mesâbesindeki Ordu’nun, Perşembesi de Nilüfer makâmındadır. (Bu, Nilüfer Makâmını da ayrıca yazacağız inşâllâh sevgili okurlar!)

Gelgelelim, diğer yandan Emirgân, İstanbul’da, yaşanması gereken 10 semtten biri olarak tanıtılmaktadır rehberlerde. Boğaziçi’nin incisi Emirgân sahilde çay bahçeleri, yalılar, kendine özgü mîmârîleriyle nâif mescid ve câmiler, arka bölümlerinde köşkler, envâi çeşit ve şekilleriyle lâlelerin, erguvanların, sayısız renk ve çeşitte çiçeklerin süslediği şehir parklarıyla ünlü yemyeşil, edebiyatçılarımızın hakkında nice yazılar, hikâyeler, şiirler yazdığı, günlerinin büyük bölümünü geçirerek ilhamlar devşirdiği mûtenâ, nezih, zarif bir semttir.

DİLEĞİMİZ; BAHTİYÂR OLSUN...

İşte, Perşembe de bize göre, Ordu ölçeğinde bu konumdadır. Ancak, adı anılınca hemen akla parkları, bahçeleri gelen Emirgan son yıllarda betonlaşmanın gadrine uğramaktadır ki, şirin Perşembe ilçemizin de aynı âkıbete dûçâr olmasından endîşeliyiz.

Korkarız ki, bu zarif kasaba, câzibesi bağlamında aşırı ilgi gösterilerek, gitgide büyüyen büyük şehir ve Giresun’dan Ünye’ye, sâhil şeridinin zevk ve eğlence merkezi olmaya doğru götürülmeye çalışılıyor. Kemâl Bahtiyar başkanın düşüncesini bilmiyoruz ama, Perşembe deyince akla yalnız turizm, eğlence ve zevk kavramlarının gelmesi, eğitim, kültür, medeniyet tasavvuruna dâir kelimelerin hiç telâffuz edilmemesi, buna dâir projelerden dem vurulmaması, güzeller güzeli ve hepimizin özeli Perşembemizin, kapanın elinde kalacağı  endîşesine götürüyor bizi ister-istemez. Perşembe, parayı bastıranın istediği şekli verdiği, tabiatından ve seciyesinden uzaklaşmış bir yer olmamalı.

CÂZİBE'DEN TEBRİK'E...

Daha doğrusu, Perşembenin dış câzibesi kadar, iç yönüyle de ilgilenip, onun kültürü, edebiyâtı, târihi, eğitimine, maddî olduğu kadar mânevî geleceğine dâir de düşüncelerin ortaya atılması, projelerin geliştirilmesi yöneticilerin olduğu kadar hepimizin insânî, vicdânî, mânevî ve de siyâsî sorumlulukları meyânındadır. Gerçek güzel, sâdece dışıyla değil, içiyle de güzel olandır!

Bu duygu ve düşüncelerle berâber, Ramazan'ımızın cehennemden kurtuluş olarak netîcelenmesi, şehitlerimize sonsuz rahmet, yakınlarına sabr-ı cemîllere vesîle, bayramın da, tüm İslâm Âlemi ve insanlığın hakîkî bayramlarına doğru gerçek bir mutluluk trendi olması dileğiyle hepinizin bayramını tebrik ediyor, cümle sevdiklerinizle berâber nicesine sağlık, âfiyet ve saâdetlerle ulaşmanız dileğiyle cümleye sevgiler ve de saygılar sunuyoruz ves'selâm...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.