bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

EKİM’DEN SEÇİM’E; KASIM’DAN GEÇİME!

Ağustostu, Eylül’dü, fındıktı, fıstıktı derken Ekim ayı da geçti sevgili dostlar; ve de işte gelip dayandık Kasım’a. Kasım’da da seçim; ve dahî her zaman 1. mesele geçim! Geçim de, ille de maddî anlamda değil bu. Gerçi, iktidar partisi dâhil tüm partiler beyânnâmelerinin çerçevesini bu eksene oturttular. Lâkin yine de biz sosyâl anlamda geçimi daha çok önemsiyoruz. Neden derseniz; fındık dolayısıyla, bayram bağlamında gittiğimiz köyler, ziyâret ettiğimiz komşular, katıldığımız dâvetlerden edindiğimiz hava, insanlar, hattâ akrabâlar arasında müthiş bir geçim problemleri olduğu şeklindeydi. Binbir hevesle ziyâret ettiğimiz, evleri sırt sırta olan insanlar birbirleriyle konuşmuyorlar. Dargınlar. Kavgalı olanlar da var. Ne kötü bir şey değil mi? Ne anladık o güzel köyden, verimli topraklardan, doyumsuz manzaralardan? Tadı ne, tuzu ne? İnsan var, ünsiyet yok. Ünsiyetsiz insanlık olacak şey mi? İşin bu tarafı müthiş bir yara. Tedâvisi nasıl olur, bu da hastânelerin işi mi yoksa, başka şeylere mi ihtiyâç var, artık kafa yorulmalı, bu meseleye dâir de kampanyalar, politikalar ortaya konulmalıdır. Belki Diyânet, bu bağlamda bir söylem ve de eylem tarzı geliştirebilir diye düşünüyoruz. Ülkemizde zâten yeterince ayrılık tohumları ekme gayretleri var. Bizim ufak tefek olarak görebileceğimiz, sebebi çoğunlukla eften püften şeyler, hattâ rahatlıktan kaynaklanan böylesi küskünlük ve dargınlıklar da maalesef toplam rahatsızlığa katkı sağlıyor. Çünkü sonuçta bünyeyi zayıflatıyor. Her neyse, asıl konumuz bu değildi. Ekim Ayı’nı özetleyecek, çeşitli konulara değinecektik. Bu ay bizim için Hacc’tan dönenlerin dâvet ve ziyâretleri, Ramazan ve Fındık mevsimi sonrasına kalan düğün merâsimleri gibi sosyâl olaylarla geçti. Eymür’de rahmetli Tevfik Amca’nın Yâsin dâvetine katıldıktan sonraki gün de Hacıların Sebiye teyzelerin Hacc Dâveti vardı. Son iki haftada da Dursun Ali Amcamızın torunu, Ümit KAHRAMAN’ın oğlu, dedemizin adını taşıyan Selâhattin Bey Yeğenimizin Teyneli TİRYÂKİ Âilesi’nden Gökçe kızımızla düğün merâsimleri vardı. Ondan bir hafta sonra da Yukarı köyden komşumuz, hepinizin Ulubey’de görev yaptığı yıllardan tanıyacağınız Eğitimci Yaşar GÜNAYDIN Hoca Arkadaşımızın oğlu Burak Bey Filiz DİKİLİTAŞ Hanım kızımızla evlendiler. Her iki düğünde de âileler, köyde geleneksel merâsim ve dâvetler  yanında RÜYÂ salonunda da ağırladılar misâfirlerini. Evlenen tüm kardeşlerimizin merâsimlerinin her anlamda hayırlı olmasını, âilelerinin mutluluğuyla berâber kendilerine de sonsuz saadetlerin kapılarını açmasını Yüce Mevlâdan niyâz ediyor, darısı, hayırlısından bekârlarımızın başına diyoruz. Âmin… Hepsi bizim için. Geçtiğimiz Salı da bir cenâzeye katıldık. Yine tanıyor olacağınız, Fındıklı Mahallemizden  ,Topçuoğullarından , Süleyman Top Hoca Arkadaşımızın eşi , Tuğba ve Enes’in annesi, yöremizin asırlık çınarlarından Rüşan Dalgın Amcamızın kızı Emine TOP Hanım vefat etmişti. Merâsimine, özellikle Eğitim ve Diyânet câmiasından geniş katılımın olduğu mevtâmıza Yüce Rabbimizden  sonsuz rahmet, kederli âilesi ve yakınlarına da sabr-ı cemîller niyâz ediyoruz. Sevgili okurlar. Dünyâ hayâtının sonucunda da bizim için buradan neler devşirdiğimizin önemli olacağı gibi, tabiî, köylere gittiğimizde de gözlerimiz meyve arıyor. Çünkü, köy demek meyve demek sonuçta. FINDIKLAR GİDER, MEYVELER KALIR! Nasıl, güzel bir başlık değil mi? Gerçekten de öyle. Fındık bir geliyor, pir geliyor. Bir ay ya kalıyor, ya kalmıyor; ortalıktan çekiliyor. Artık köye gidince yorgunluğumuz nasıl çıkacak? Nitekim, yukarda saydığımız vesîlelerle her gidişimizde meyveleri şöyle bir kolaçan ettik. Biz oralardayken çarşıdan yeğenlerimiz de geldi. Birlikte incir kovuşturduk. Ama güzel bir hâtıra oldu doğrusu. Şu an, onca yağmura rağmen incirler hâlâ sizi boş döndürmüyorlar. Üzümler de öyle. Üzüm dedim de, geçenlerde ziyârete gittiğimiz bir yerde, yatsıya yakın bir vakitti. Şöyle eve kadar yürürken altından geçtiğimiz ağaçtan bir mâcir üzümü kokusu geldi ki, unutulacak gibi değil. Onu sizin de biliyor olmanız gerekli. Dolayısıyla anlatmama gerek yok. Zâten anlatılmaz, anlatılamaz. Sâdece yaşanır. Ama daha ne nîmetler var sevgili dostlar. Töngel mi dersin, ceviz mi, emleler, armutlar; daha neler! Anlatmakla bitmez. Siz daha iyisini görüyor, biliyor, yaşıyorsunuz. Tarlalar ayrı bereket mâlum. Fındık geçti, bahçelere ayrı bir güzellik geldi. Sebze pazarları, meyve reyonları; aman Allâh’ım bu ne bolluk, ne bereket! Ve aman Allâh’ım bizdeki bu ne takdirsizlik, ne şükürsüzlük; ve de şikâyetler, şikâyetler! Daha da kötüsü; biteviye nîmete karşı, inadıya isyân; en azından gaflet, aldırmazlık manzaraları. Evet, ne dedik; Kasım’a dayandık. Önümüzdeki bu gün takke düşmüş, kel görünmüş olacak. Takke de, kel de bir yana, önemli olan inşâllâh akılcı, millet, memleket, hassas bölgemiz ve insanlık için hayırlı bir sonucun ortaya çıkması. Milletimizin irfânına, yâni toplumumuzun ortak aklına dâimâ güvenmişizdir. Çünkü bizleri bu günlere getiren de –Allâh’ın izniyle- odur. Dolayısıyla, çıkacak netîcenin en hayırlısı olacağına inanıyoruz. Bu inançla, daha güzel günleri, mutlu yarınları, ülkemiz, kardeş coğrafyalarımız olarak hep birlikte idrâk etmek dilek, arzu ve temennîsiyle berâber hepinize sevgi, saygı ve sonsuz mutluluk dileklerimizi sunuyoruz ves’selâm…
Ekleme Tarihi: 26 Ekim 2015 - Pazartesi

EKİM’DEN SEÇİM’E; KASIM’DAN GEÇİME!

Ağustostu, Eylül’dü, fındıktı, fıstıktı derken Ekim ayı da geçti sevgili dostlar; ve de işte gelip dayandık Kasım’a. Kasım’da da seçim; ve dahî her zaman 1. mesele geçim! Geçim de, ille de maddî anlamda değil bu. Gerçi, iktidar partisi dâhil tüm partiler beyânnâmelerinin çerçevesini bu eksene oturttular. Lâkin yine de biz sosyâl anlamda geçimi daha çok önemsiyoruz.

Neden derseniz; fındık dolayısıyla, bayram bağlamında gittiğimiz köyler, ziyâret ettiğimiz komşular, katıldığımız dâvetlerden edindiğimiz hava, insanlar, hattâ akrabâlar arasında müthiş bir geçim problemleri olduğu şeklindeydi.

Binbir hevesle ziyâret ettiğimiz, evleri sırt sırta olan insanlar birbirleriyle konuşmuyorlar. Dargınlar. Kavgalı olanlar da var. Ne kötü bir şey değil mi? Ne anladık o güzel köyden, verimli topraklardan, doyumsuz manzaralardan? Tadı ne, tuzu ne? İnsan var, ünsiyet yok. Ünsiyetsiz insanlık olacak şey mi?

İşin bu tarafı müthiş bir yara. Tedâvisi nasıl olur, bu da hastânelerin işi mi yoksa, başka şeylere mi ihtiyâç var, artık kafa yorulmalı, bu meseleye dâir de kampanyalar, politikalar ortaya konulmalıdır. Belki Diyânet, bu bağlamda bir söylem ve de eylem tarzı geliştirebilir diye düşünüyoruz.

Ülkemizde zâten yeterince ayrılık tohumları ekme gayretleri var. Bizim ufak tefek olarak görebileceğimiz, sebebi çoğunlukla eften püften şeyler, hattâ rahatlıktan kaynaklanan böylesi küskünlük ve dargınlıklar da maalesef toplam rahatsızlığa katkı sağlıyor. Çünkü sonuçta bünyeyi zayıflatıyor.

Her neyse, asıl konumuz bu değildi. Ekim Ayı’nı özetleyecek, çeşitli konulara değinecektik. Bu ay bizim için Hacc’tan dönenlerin dâvet ve ziyâretleri, Ramazan ve Fındık mevsimi sonrasına kalan düğün merâsimleri gibi sosyâl olaylarla geçti.

Eymür’de rahmetli Tevfik Amca’nın Yâsin dâvetine katıldıktan sonraki gün de Hacıların Sebiye teyzelerin Hacc Dâveti vardı. Son iki haftada da Dursun Ali Amcamızın torunu, Ümit KAHRAMAN’ın oğlu, dedemizin adını taşıyan Selâhattin Bey Yeğenimizin Teyneli TİRYÂKİ Âilesi’nden Gökçe kızımızla düğün merâsimleri vardı.

Ondan bir hafta sonra da Yukarı köyden komşumuz, hepinizin Ulubey’de görev yaptığı yıllardan tanıyacağınız Eğitimci Yaşar GÜNAYDIN Hoca Arkadaşımızın oğlu Burak Bey Filiz DİKİLİTAŞ Hanım kızımızla evlendiler.

Her iki düğünde de âileler, köyde geleneksel merâsim ve dâvetler  yanında RÜYÂ salonunda da ağırladılar misâfirlerini. Evlenen tüm kardeşlerimizin merâsimlerinin her anlamda hayırlı olmasını, âilelerinin mutluluğuyla berâber kendilerine de sonsuz saadetlerin kapılarını açmasını Yüce Mevlâdan niyâz ediyor, darısı, hayırlısından bekârlarımızın başına diyoruz. Âmin…

Hepsi bizim için. Geçtiğimiz Salı da bir cenâzeye katıldık. Yine tanıyor olacağınız, Fındıklı Mahallemizden  ,Topçuoğullarından , Süleyman Top Hoca Arkadaşımızın eşi , Tuğba ve Enes’in annesi, yöremizin asırlık çınarlarından Rüşan Dalgın Amcamızın kızı Emine TOP Hanım vefat etmişti. Merâsimine, özellikle Eğitim ve Diyânet câmiasından geniş katılımın olduğu mevtâmıza Yüce Rabbimizden  sonsuz rahmet, kederli âilesi ve yakınlarına da sabr-ı cemîller niyâz ediyoruz.

Sevgili okurlar. Dünyâ hayâtının sonucunda da bizim için buradan neler devşirdiğimizin önemli olacağı gibi, tabiî, köylere gittiğimizde de gözlerimiz meyve arıyor. Çünkü, köy demek meyve demek sonuçta.

FINDIKLAR GİDER, MEYVELER KALIR!

Nasıl, güzel bir başlık değil mi? Gerçekten de öyle. Fındık bir geliyor, pir geliyor. Bir ay ya kalıyor, ya kalmıyor; ortalıktan çekiliyor. Artık köye gidince yorgunluğumuz nasıl çıkacak?

Nitekim, yukarda saydığımız vesîlelerle her gidişimizde meyveleri şöyle bir kolaçan ettik. Biz oralardayken çarşıdan yeğenlerimiz de geldi. Birlikte incir kovuşturduk. Ama güzel bir hâtıra oldu doğrusu. Şu an, onca yağmura rağmen incirler hâlâ sizi boş döndürmüyorlar. Üzümler de öyle.

Üzüm dedim de, geçenlerde ziyârete gittiğimiz bir yerde, yatsıya yakın bir vakitti. Şöyle eve kadar yürürken altından geçtiğimiz ağaçtan bir mâcir üzümü kokusu geldi ki, unutulacak gibi değil. Onu sizin de biliyor olmanız gerekli. Dolayısıyla anlatmama gerek yok. Zâten anlatılmaz, anlatılamaz. Sâdece yaşanır.

Ama daha ne nîmetler var sevgili dostlar. Töngel mi dersin, ceviz mi, emleler, armutlar; daha neler! Anlatmakla bitmez. Siz daha iyisini görüyor, biliyor, yaşıyorsunuz. Tarlalar ayrı bereket mâlum. Fındık geçti, bahçelere ayrı bir güzellik geldi. Sebze pazarları, meyve reyonları; aman Allâh’ım bu ne bolluk, ne bereket! Ve aman Allâh’ım bizdeki bu ne takdirsizlik, ne şükürsüzlük; ve de şikâyetler, şikâyetler! Daha da kötüsü; biteviye nîmete karşı, inadıya isyân; en azından gaflet, aldırmazlık manzaraları.

Evet, ne dedik; Kasım’a dayandık. Önümüzdeki bu gün takke düşmüş, kel görünmüş olacak. Takke de, kel de bir yana, önemli olan inşâllâh akılcı, millet, memleket, hassas bölgemiz ve insanlık için hayırlı bir sonucun ortaya çıkması. Milletimizin irfânına, yâni toplumumuzun ortak aklına dâimâ güvenmişizdir. Çünkü bizleri bu günlere getiren de –Allâh’ın izniyle- odur. Dolayısıyla, çıkacak netîcenin en hayırlısı olacağına inanıyoruz.

Bu inançla, daha güzel günleri, mutlu yarınları, ülkemiz, kardeş coğrafyalarımız olarak hep birlikte idrâk etmek dilek, arzu ve temennîsiyle berâber hepinize sevgi, saygı ve sonsuz mutluluk dileklerimizi sunuyoruz ves’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.