bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

CENAZE GÜNÜ, ZİYARET HAFTASI...

Sevgili okurlar. Burada hep köy eksenli yazmaya çalışıyoruz ama geliniz görünüz ki, bu hafta sonu köye gidemedik. Lâkin daha ilerisine gittik gâlibâ! Cumartesi günü cenâze dolayısıyla Gölköy, Mesûdiye taraflarındaydık. İbrâhim YÜKSEL Dayılar ve Ferudun Albayrak Bey’le berâber 5 kişi bir araba olarak sabah erken yola çıktık. 4 saatlik bir yolculuktan sonra, Koyulhisar, Güzelyurt Köyü, Elmaalan Mahallesi’ne ulaştık. Öğleye daha 1 saat gibi bir zaman vardı. Bu köy, çoğunuzun tanıyacağını umduğumuz öğretmen Tâlip CAN Beylerin köyü. Babası Hüseyin Amca, Cumâ gün kuşluk namazı için abdest alışının ardından gelen kâlp sektesi sonucu vefat etmişti. Cumartesi gün öğlenin ardından kılınan cenâze namazıyla âile kabristanlığında toprağa verildi. Eşi Zeynep Hanım Teyze’nin anlattığına göre, Hüseyin Amca, vefatından birkaç gün önce, rüyâsında kendisine iki defâ abdest aldırıldığını görmüş. Bunu, ister sabahla kuşluk abdestlerine yor, ister kuşlukla berâber son olarak teneşirde abdest aldırılışına yor. İkisi de güzel. Zeynep Teyze; “Hüseyin Amca’n kuş gibi uçtu gitti ya!” diyerek döktü hüznünü bize. Biz de; “Şimdi de gitti, doğru makâmına kondu inşâllâh!” Dedik. Ki, bunu, musallâdayken gönülden İYİ BİLİRİZ diyen yüzlerce kişinin şehâdeti gibi gönülden ve de inanarak söyledik. Çünkü, tanıdığımız kadarıyla, dünyânın onca çile ve yüküne rağmen, kimseye yük olmadan yaşayan, bununla berâber insanların yükünü hafifletmeye çalışan, ölümü sürecinde de kimseye yük olmadan pır diye uçan Hüseyin Amca’ya böyle bir cevap çok uygun düşüyordu. Şöyle bir şey de var ki, 50’li, 60’lı yıllarda, babamlar Dedesi Gümüşhâneli Nûri Ağa'yla berâber Karagöl Civârı Yaslıyurt’ta yayla yaparlarken hemen arka yüzde bulunan bu köylerine çok gelip gidiyorlarmış. Çünkü, yaylada yakacakları odunu buralardan temin ediyorlarmış. Dolayısıyla ta o günlerden tanışıyorlar. Hüseyin Amcalar da oradan ilk Ordu’ya göçlerinde yayla yoluyla gelmişler. Çambaşı’ndan Ordu’ya kadar da bizim, hâlâ mevcut bulunan Bedford pikapla intikâl etmişler. Hüseyin Amca, her ziyâretimizde o günleri anlatır dururdu. Hattâ, Nûri Ağa’yı da, hasta yatağında, elinde Kur’an okurken şöyle bir gördüğünü de ifâde etmişti. Ezanını, Nûri Ağa’nın torunu olarak biz okuduk. Namazını da oğlu Tâlip Can Hoca kıldırdı. Devirler geçiyor. Çağlar dönüyor. Zamanla hâtıralar da kayb’oluyor. Geriye yalnızca ameller kalıyor. Rabbimiz başta Hüseyin Amca olmak üzere cümle geçmişlerimize ganî ganî rahmet eylesin. Bizleri de ameli sâlih olanlardan eyleyip, geçmiş, gelecek cümle sevdiklerimizle berâber Efendimiz(SAV)in komşuluğunda buluştursun inşâllâh diyoruz. Pazar gün hava yağmurluydu. Annemi aradım. Köye gidemeyince ziyâretlere yöneldik. Gerceli Osman Amca rahmetli olmuştu. Haberimiz olmadı. Tâziye konusunu annem kaç gündür söylüyordu. Ondan önce, bir de, yakınlarımızdan bir yengeyi ziyâret ettik. Hasta yatıyor. Felç dolayısıyla zor da olsa konuşabiliyoruz. Kendisini bakan gelinine çok duâ ediyor. Amcamızın yaşı 90’a yakın. Seçim dolayısıyla bizi kutluyor. Kendisi CHP’li. Ama, bu kadar oy almasında bir iş var diyor. Bu kadar da olamaz. Bir hîle kokusu var diyor. Ne diyeceksin, ne desen boş. Bu yaşa gelmiş, yine bu ülkenin insanları olan bu insanlara bu kadar oyu lâyık göremiyor. Öyle ya; ancak CHP’li olanlara bu kadar oy yakışabilir! Ne diyebilirsiniz ki? Deseniz ne değişir? Oradan, Çambaşı Yayla komşumuz, Gerce’li Osman Amca’nın Cumhûriyet Mahallesi’ndeki evini araya-sora buluyoruz. Hasîbe Teyze annemi görünce çok duygulanıyor. Başlıyorlar eskilerden, yenilerden dertleşmeye, ağlaşmaya. Cenâze seçim günü olmuş. Yurt dışındaki çocukları da burada. Artık oraya yerleşmiş gibiler. Çocuklarının hiç olmazsa, dağınık bölge menşe’li olsalar da Türklerle evlenmelerinden memnunlar. Çünkü yabancılarla evlenip kopuş yaşayanlar da varmış. Ama, yine de vatan diyorlar. Oldu olacak. Epey geciken iki ziyâret daha vardı, onları da yapalım dedik. Onlar da Gümüşhâneli Nûri Ağa’nın torunları, dolayısıyla Babamın teyze çocukları. Birisi Hacı Mehmet Aydemir, diğeri Ömer ŞENGÜL. Onlar da, ilk ziyâret ettiğimiz Safiye Yenge gibi Alzaymır, Felç karışımı, yatak bağımlısı durumdalar. 3’ünün de Kafkas ya da Ön Asya ülkelerinden yabancı bakıcıları var. Çocukları akşamları ve hafta sonları ilgilenseler de, yanlarında devamlı olarak bunlar var. Sohbet esnasında adlar soruluyor. Bakıcı adını söylüyor. Ev sâhipleri, biz onun adını Ayşe koyduk diyorlar. Bakıcının cevâbı çok mânidar: -      İsim vermek, şu olmak, bu olmak kolay da adam olmak zor! O, ne niyetle söyledi bilmiyoruz ama, düşününce çok derin anlam boyutları içerebileceği ortada. Ancak, aynı bayana; -      Sizin memleket nasıl? Diye sorulduğunda; -      Bizim memleket de buralar gibi. Her şey var ama, patron yok! Nüfusun yarısı bizim gibi gurbetlerde! diyor. Bu cevap ta çok düşündürücü. Onun için ülkemize biraz da bu gözle bakalım diyor, bize, Çarşamba günü Yıldızlı Mehmet-Aysel Karakoç Hacı ziyâreti başta olmak üzere, bu ziyâretler sürecini yaşatan ve böylesi izlenim ve kazanımlara vesîle olan annemize teşekkürle berâber, hepinize sevgi, saygı ve de sonsuz mutluluk dileklerimizi sunuyoruz ves’selâm…  
Ekleme Tarihi: 09 Kasım 2015 - Pazartesi

CENAZE GÜNÜ, ZİYARET HAFTASI...

Sevgili okurlar. Burada hep köy eksenli yazmaya çalışıyoruz ama geliniz görünüz ki, bu hafta sonu köye gidemedik. Lâkin daha ilerisine gittik gâlibâ!

Cumartesi günü cenâze dolayısıyla Gölköy, Mesûdiye taraflarındaydık. İbrâhim YÜKSEL Dayılar ve Ferudun Albayrak Bey’le berâber 5 kişi bir araba olarak sabah erken yola çıktık. 4 saatlik bir yolculuktan sonra, Koyulhisar, Güzelyurt Köyü, Elmaalan Mahallesi’ne ulaştık. Öğleye daha 1 saat gibi bir zaman vardı.

Bu köy, çoğunuzun tanıyacağını umduğumuz öğretmen Tâlip CAN Beylerin köyü. Babası Hüseyin Amca, Cumâ gün kuşluk namazı için abdest alışının ardından gelen kâlp sektesi sonucu vefat etmişti. Cumartesi gün öğlenin ardından kılınan cenâze namazıyla âile kabristanlığında toprağa verildi.

Eşi Zeynep Hanım Teyze’nin anlattığına göre, Hüseyin Amca, vefatından birkaç gün önce, rüyâsında kendisine iki defâ abdest aldırıldığını görmüş. Bunu, ister sabahla kuşluk abdestlerine yor, ister kuşlukla berâber son olarak teneşirde abdest aldırılışına yor. İkisi de güzel.

Zeynep Teyze; “Hüseyin Amca’n kuş gibi uçtu gitti ya!” diyerek döktü hüznünü bize. Biz de; “Şimdi de gitti, doğru makâmına kondu inşâllâh!” Dedik. Ki, bunu, musallâdayken gönülden İYİ BİLİRİZ diyen yüzlerce kişinin şehâdeti gibi gönülden ve de inanarak söyledik. Çünkü, tanıdığımız kadarıyla, dünyânın onca çile ve yüküne rağmen, kimseye yük olmadan yaşayan, bununla berâber insanların yükünü hafifletmeye çalışan, ölümü sürecinde de kimseye yük olmadan pır diye uçan Hüseyin Amca’ya böyle bir cevap çok uygun düşüyordu.

Şöyle bir şey de var ki, 50’li, 60’lı yıllarda, babamlar Dedesi Gümüşhâneli Nûri Ağa'yla berâber Karagöl Civârı Yaslıyurt’ta yayla yaparlarken hemen arka yüzde bulunan bu köylerine çok gelip gidiyorlarmış. Çünkü, yaylada yakacakları odunu buralardan temin ediyorlarmış. Dolayısıyla ta o günlerden tanışıyorlar.

Hüseyin Amcalar da oradan ilk Ordu’ya göçlerinde yayla yoluyla gelmişler. Çambaşı’ndan Ordu’ya kadar da bizim, hâlâ mevcut bulunan Bedford pikapla intikâl etmişler. Hüseyin Amca, her ziyâretimizde o günleri anlatır dururdu. Hattâ, Nûri Ağa’yı da, hasta yatağında, elinde Kur’an okurken şöyle bir gördüğünü de ifâde etmişti.

Ezanını, Nûri Ağa’nın torunu olarak biz okuduk. Namazını da oğlu Tâlip Can Hoca kıldırdı. Devirler geçiyor. Çağlar dönüyor. Zamanla hâtıralar da kayb’oluyor. Geriye yalnızca ameller kalıyor. Rabbimiz başta Hüseyin Amca olmak üzere cümle geçmişlerimize ganî ganî rahmet eylesin. Bizleri de ameli sâlih olanlardan eyleyip, geçmiş, gelecek cümle sevdiklerimizle berâber Efendimiz(SAV)in komşuluğunda buluştursun inşâllâh diyoruz.

Pazar gün hava yağmurluydu. Annemi aradım. Köye gidemeyince ziyâretlere yöneldik. Gerceli Osman Amca rahmetli olmuştu. Haberimiz olmadı. Tâziye konusunu annem kaç gündür söylüyordu.

Ondan önce, bir de, yakınlarımızdan bir yengeyi ziyâret ettik. Hasta yatıyor. Felç dolayısıyla zor da olsa konuşabiliyoruz. Kendisini bakan gelinine çok duâ ediyor. Amcamızın yaşı 90’a yakın. Seçim dolayısıyla bizi kutluyor. Kendisi CHP’li. Ama, bu kadar oy almasında bir iş var diyor. Bu kadar da olamaz. Bir hîle kokusu var diyor. Ne diyeceksin, ne desen boş. Bu yaşa gelmiş, yine bu ülkenin insanları olan bu insanlara bu kadar oyu lâyık göremiyor. Öyle ya; ancak CHP’li olanlara bu kadar oy yakışabilir! Ne diyebilirsiniz ki? Deseniz ne değişir?

Oradan, Çambaşı Yayla komşumuz, Gerce’li Osman Amca’nın Cumhûriyet Mahallesi’ndeki evini araya-sora buluyoruz. Hasîbe Teyze annemi görünce çok duygulanıyor. Başlıyorlar eskilerden, yenilerden dertleşmeye, ağlaşmaya.

Cenâze seçim günü olmuş. Yurt dışındaki çocukları da burada. Artık oraya yerleşmiş gibiler. Çocuklarının hiç olmazsa, dağınık bölge menşe’li olsalar da Türklerle evlenmelerinden memnunlar. Çünkü yabancılarla evlenip kopuş yaşayanlar da varmış. Ama, yine de vatan diyorlar.

Oldu olacak. Epey geciken iki ziyâret daha vardı, onları da yapalım dedik. Onlar da Gümüşhâneli Nûri Ağa’nın torunları, dolayısıyla Babamın teyze çocukları. Birisi Hacı Mehmet Aydemir, diğeri Ömer ŞENGÜL. Onlar da, ilk ziyâret ettiğimiz Safiye Yenge gibi Alzaymır, Felç karışımı, yatak bağımlısı durumdalar. 3’ünün de Kafkas ya da Ön Asya ülkelerinden yabancı bakıcıları var. Çocukları akşamları ve hafta sonları ilgilenseler de, yanlarında devamlı olarak bunlar var.

Sohbet esnasında adlar soruluyor. Bakıcı adını söylüyor. Ev sâhipleri, biz onun adını Ayşe koyduk diyorlar. Bakıcının cevâbı çok mânidar:

-      İsim vermek, şu olmak, bu olmak kolay da adam olmak zor!

O, ne niyetle söyledi bilmiyoruz ama, düşününce çok derin anlam boyutları içerebileceği ortada. Ancak, aynı bayana;

-      Sizin memleket nasıl? Diye sorulduğunda;

-      Bizim memleket de buralar gibi. Her şey var ama, patron yok! Nüfusun yarısı bizim gibi gurbetlerde! diyor.

Bu cevap ta çok düşündürücü. Onun için ülkemize biraz da bu gözle bakalım diyor, bize, Çarşamba günü Yıldızlı Mehmet-Aysel Karakoç Hacı ziyâreti başta olmak üzere, bu ziyâretler sürecini yaşatan ve böylesi izlenim ve kazanımlara vesîle olan annemize teşekkürle berâber, hepinize sevgi, saygı ve de sonsuz mutluluk dileklerimizi sunuyoruz ves’selâm…

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.