bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler casinorulet.com casino siteleri

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

CEMİL YÜKSEL, MEHMET ÇELENK, İSA TÜRKCAN…

15 Mart Perşembe, Cemil YÜKSEL’in vefat haberini aldığımız gündü. Bir arkadaşımıza haber verdiğimizde, “O yaşıyor muydu, hayatta mıydı?” diye karşılık verdi. Gerçekten, uzun yıllardır, bunu dedirtecek denli hayattan el-etek çekmişti âdetâ. Niçindi, nedendi, nasıldı; çok bilmiyoruz lâkin, geçen yıl oğlu Selâmi Bey’in öldüğünü duyup, Ordu İmam-Hatip Okulu ilk dönem talebeleri Recep Azaklı, Sabahaddin Öztürk, İbrâhim Yüksel, Muharrem Şâhin gibi isimlerden oluşan bir grupla berâber tâziyeye gittiğimizde kendisinin bayağı rahatsız olduğunu, yıllardır böyle eve mahkûm vaziyette bulunduğunu öğrenmiştik. Derken, bir yıl geçmeden kendisinin vefat haberini aldık. Allâh (CC) rahmet eylesin. KAHRAMANLAR, VELİEFENDİLER; MEHMET ELİBOL... Köyden komşumuz, bir dönem Anavatan Partisi Ordu İl Başkanlığı ve Seyit Torun Belediyesi’nde meclis üyeliği de yapmış bulunan Makine Mühendisi Mehmet ELİBOL Ağabey kendisini iyi tanıyormuş. Yalnız uzun yıllar durumundan haberdar olmadığını belirtti. Birlikte cenâze evine giderken anlattığı şeyler ilginçti. Bizim Eymür İlkokulu’nun müteahhiti Cemil Yüksel Bey’miş. Mehmet Ağabey o zamanlar orada öğrenci. “Biz, talebeler olarak inşaatın tuğlalarını elimizde ikişer üçer adet olarak taa Abdanağan’dan taşıdık!” Dediği yerle okulun arası 3 km. kadar var. O zamanların eğri büğrü, inişli-yokuşlu yaya yoluyla belki daha da fazla. Rahmetli babamın büyüğü Dursun Ali Amcam da uzun yıllar öncesi, okulun kumlarını kendilerinin atlarla Melet Irmağından çektiklerinden söz etmişti. Hattâ, olayı biraz karikatürize ederek, ırmaktan geçerken zaman zaman sandıkların suların içerisine dalmasıyla, kumların yarısının sularla berâber aktığını gülerek aktarmıştı. Bu işi amcamların yapma sebebi de, Karabey lakaplı Selahaddin Dedemizin TECİR (at, eşek ağırlıklı hayvan alışveriş işi yapan) olup, o zamana göre küçük çapta bir filo denecek kadar ata eşeğe sâhip bulunması olmalıydı. Birkaç sormayla net girişi bulup kata çıkınca Ulubey Şuayip’den yakınlarımızın orada olduğunu gördük. Hâlbuki, biz İmam-Hatip’te okurken Cemil YÜKSEL’i hep duyar, zaman zaman da görürdük. Ama Şuayip’te hiç görmemiş, soy adı YÜKSEL de olmasına rağmen, oralı olduğuna dâir bir bilgi ya da algıya da sâhip bulunmamıştık her nedense. Belki de onun o zamanki şöhret ve popülaritesi, kendisinin ancak çarşının yerlisi olabileceği hissini mi uyandırmıştı bizlerde acabâ? ŞİNÂSİ BEY, SİNAN KOMUTAN, MERHUM SELÂMİ... Her neyse, baktım oğlu Şinâsi Bey orada. Kendisi Güzelordu İlkokulu’ndan sınıf arkadaşımız. Rahmetli Selâmi Bey’i de oradan tanıyordum. O zamanki öğretmenimiz rahmetli Hüseyin Aktürk’ün çocukları da oradaydı. Aralarında hısımlık da olacak. Ya dünürler, ya da bacanak gibi. Şuayip’ten Mühendis Lütfi YÜKSEL Bey oradaydı. Alaaddin YÜKSEL Ağabey mezar yeri keşif ve tesbiti için köye geçmiş. Biz oradan ayrıldık. Sabah ta annemle berâber geldik. Diğer oğlu Yarbay Sinan Bey’le orada tanışıp tâziyede bulunduk. Merhum, Nevzat Yüksel Bey’in de öz amcasıymış meğer. Orada öğrendik. Bizlerin de 70’li yıllardan sonra ilk kez burada görüştüğümüz, merhûmun dâvâ arkadaşı Mahmut ÖZBAY çok uzaklardan gelmişti. Cenâze oradan Orta Câmi’ye gitti. Cumâ’nın ardından da Şuayip âile mezarlığına defn’edildi. Bir dönem, Ordu inşaat piyasası, ekonomik dünyâsı ve sosyâl, siyasal hayatında faal rol oynamış, ilçeler dâhil bir çok binâ ve tesisin inşâsını gerçekleştirmiş, ilimizin sayılı, duâyen müteaahhitlerinden Cemil YÜKSEL’in bizim tahminimizden de öte yaşı varmış; 94. Allâh (CC) ganî ganî rahmet eylesin. İYİ ADAM, HAS EVLÂT; SABAHADDİN ÖZTÜRK... Pazar sabâhı ORİMDER’in kahvaltı programında tevâfuk ettiğimiz Sebâhaddin Öztürk Ağabey bakınız neler söylüyor onun hakkında: “Gelmiş geçmiş en dürüst müteahhitlerden biriydi. Prensipli bir hayâtı vardı. İmam-Hatip’in kuruluş süreçlerinde gerek inşaat, gerek dernek çalışmalarında çok katkıları oldu.  Hayırsever, sivil hayatta faal bir insandı. Genç neslin inşâ ve ihyâsında pay sâhibi. Örnek bir âile reisiydi; çocuklarını iyi yetiştirdi. Milliyetçi, muhafazakâr siyâsetin hep içindeydi. Millî, mânevî değerlere hizmet tutkusu vardı. Dolayısıyla, son yıllarda ülkenin izlediği politikalardan, genel gidişâtından, iç uygulamaları ve dış hamlelerinden oldukça  hoşnut, güzel gördüğü gelişmelerden dolayı da sevinçliydi.” Evet, demek ki Ulubey toprakları bir has evlâdını daha bağrına bastı. Daha nicelerini de öyle aldı, alacak. Asıl önemli olan, Rabbimiz sonsuzda, hep berâber Efendimizin komşuluğunda buluştursun kendisini sevenleri inşâllâh. SON KISIM, İLK TEKLİF, BİR RİCÂ! Son kısma gelince; onu çok özet olarak ifâde etmek istiyoruz. Mehmet ÇELENK Ulubey’in öz evlâdı ve de bölgemizin, hattâ ülkemizin gerçek bir değeri. Yaşı asra yaklaşan bir çınar. Onun anlatacakları mutlakâ dinlenmeli, kayda alınmalı, hayâtı yazılmalı, gelecek nesillere mîras kalmalı. O birikim ve tecrübe nisyâna terk edilmemeli. Bence, Îsâ TÜRKCAN’ın Ulubey için ve de kültürümüz adına yapacağı en güzel iş bu olacaktır. Böyle bir eseri hazırlattırıp ona yazacağı önsöz ve oraya atacağı imza onu hayırla yâd ettirecek en kalıcı hizmet olacaktır. Yaptırılan binâlar yıkılacak, yollar eskiyecek, ama o kitaptaki imza onun adını dünyâ durdukça yaşatıp hayır duâlarla andıracaktır. Bizden hatırlatması… ÜÇ AYLAR, AFRİNLER, DUÂLAR, MUŞTULAR... Sevgili okurlar, bu arada, Pazar akşamından îtibâren idrâk ettiğimiz 3 aylarınızı tebrik ederken, bizleri değerlendirmeye muvaffak kılması ve son tahlilde bizleri bağışlamasını niyâz ediyoruz rahmeti bol Rabbimizden. Muştularla dolu bu iklim ilimize, ülkemize, kardeşlere, tüm insanlığa iyilikler, güzellikler getirsin. Afrinlerin ardı gelsin. Gönül coğrafyamız, birbirimizden kopalıdan beridir yaşadıkları  akla-hayâle gelmedik her türlü sıkıntı ve işkencelerden kurtulsun. Onların huzûru bizim huzûrumuz, bizimki onların huzûru olsun. Sûretâ kardeşler sîretâ kardeşler olsun. İnsanlık hidâyet bulsun. Sen, ben, o, biz, siz, onlar; hepimiz de içinde olmakla berâber dünyâ mutluluklarla dolsun sevgili dostlar wes’selâm…
Ekleme Tarihi: 20 Mart 2018 - Salı

CEMİL YÜKSEL, MEHMET ÇELENK, İSA TÜRKCAN…

15 Mart Perşembe, Cemil YÜKSEL’in vefat haberini aldığımız gündü. Bir arkadaşımıza haber verdiğimizde, “O yaşıyor muydu, hayatta mıydı?” diye karşılık verdi. Gerçekten, uzun yıllardır, bunu dedirtecek denli hayattan el-etek çekmişti âdetâ. Niçindi, nedendi, nasıldı; çok bilmiyoruz lâkin, geçen yıl oğlu Selâmi Bey’in öldüğünü duyup, Ordu İmam-Hatip Okulu ilk dönem talebeleri Recep Azaklı, Sabahaddin Öztürk, İbrâhim Yüksel, Muharrem Şâhin gibi isimlerden oluşan bir grupla berâber tâziyeye gittiğimizde kendisinin bayağı rahatsız olduğunu, yıllardır böyle eve mahkûm vaziyette bulunduğunu öğrenmiştik. Derken, bir yıl geçmeden kendisinin vefat haberini aldık. Allâh (CC) rahmet eylesin.

KAHRAMANLAR, VELİEFENDİLER; MEHMET ELİBOL...

Köyden komşumuz, bir dönem Anavatan Partisi Ordu İl Başkanlığı ve Seyit Torun Belediyesi’nde meclis üyeliği de yapmış bulunan Makine Mühendisi Mehmet ELİBOL Ağabey kendisini iyi tanıyormuş. Yalnız uzun yıllar durumundan haberdar olmadığını belirtti. Birlikte cenâze evine giderken anlattığı şeyler ilginçti. Bizim Eymür İlkokulu’nun müteahhiti Cemil Yüksel Bey’miş. Mehmet Ağabey o zamanlar orada öğrenci. “Biz, talebeler olarak inşaatın tuğlalarını elimizde ikişer üçer adet olarak taa Abdanağan’dan taşıdık!” Dediği yerle okulun arası 3 km. kadar var. O zamanların eğri büğrü, inişli-yokuşlu yaya yoluyla belki daha da fazla.

Rahmetli babamın büyüğü Dursun Ali Amcam da uzun yıllar öncesi, okulun kumlarını kendilerinin atlarla Melet Irmağından çektiklerinden söz etmişti. Hattâ, olayı biraz karikatürize ederek, ırmaktan geçerken zaman zaman sandıkların suların içerisine dalmasıyla, kumların yarısının sularla berâber aktığını gülerek aktarmıştı. Bu işi amcamların yapma sebebi de, Karabey lakaplı Selahaddin Dedemizin TECİR (at, eşek ağırlıklı hayvan alışveriş işi yapan) olup, o zamana göre küçük çapta bir filo denecek kadar ata eşeğe sâhip bulunması olmalıydı.

Birkaç sormayla net girişi bulup kata çıkınca Ulubey Şuayip’den yakınlarımızın orada olduğunu gördük. Hâlbuki, biz İmam-Hatip’te okurken Cemil YÜKSEL’i hep duyar, zaman zaman da görürdük. Ama Şuayip’te hiç görmemiş, soy adı YÜKSEL de olmasına rağmen, oralı olduğuna dâir bir bilgi ya da algıya da sâhip bulunmamıştık her nedense. Belki de onun o zamanki şöhret ve popülaritesi, kendisinin ancak çarşının yerlisi olabileceği hissini mi uyandırmıştı bizlerde acabâ?

ŞİNÂSİ BEY, SİNAN KOMUTAN, MERHUM SELÂMİ...

Her neyse, baktım oğlu Şinâsi Bey orada. Kendisi Güzelordu İlkokulu’ndan sınıf arkadaşımız. Rahmetli Selâmi Bey’i de oradan tanıyordum. O zamanki öğretmenimiz rahmetli Hüseyin Aktürk’ün çocukları da oradaydı. Aralarında hısımlık da olacak. Ya dünürler, ya da bacanak gibi.

Şuayip’ten Mühendis Lütfi YÜKSEL Bey oradaydı. Alaaddin YÜKSEL Ağabey mezar yeri keşif ve tesbiti için köye geçmiş. Biz oradan ayrıldık. Sabah ta annemle berâber geldik. Diğer oğlu Yarbay Sinan Bey’le orada tanışıp tâziyede bulunduk. Merhum, Nevzat Yüksel Bey’in de öz amcasıymış meğer. Orada öğrendik. Bizlerin de 70’li yıllardan sonra ilk kez burada görüştüğümüz, merhûmun dâvâ arkadaşı Mahmut ÖZBAY çok uzaklardan gelmişti.

Cenâze oradan Orta Câmi’ye gitti. Cumâ’nın ardından da Şuayip âile mezarlığına defn’edildi. Bir dönem, Ordu inşaat piyasası, ekonomik dünyâsı ve sosyâl, siyasal hayatında faal rol oynamış, ilçeler dâhil bir çok binâ ve tesisin inşâsını gerçekleştirmiş, ilimizin sayılı, duâyen müteaahhitlerinden Cemil YÜKSEL’in bizim tahminimizden de öte yaşı varmış; 94. Allâh (CC) ganî ganî rahmet eylesin.

İYİ ADAM, HAS EVLÂT; SABAHADDİN ÖZTÜRK...

Pazar sabâhı ORİMDER’in kahvaltı programında tevâfuk ettiğimiz Sebâhaddin Öztürk Ağabey bakınız neler söylüyor onun hakkında:

“Gelmiş geçmiş en dürüst müteahhitlerden biriydi. Prensipli bir hayâtı vardı. İmam-Hatip’in kuruluş süreçlerinde gerek inşaat, gerek dernek çalışmalarında çok katkıları oldu.  Hayırsever, sivil hayatta faal bir insandı. Genç neslin inşâ ve ihyâsında pay sâhibi. Örnek bir âile reisiydi; çocuklarını iyi yetiştirdi.

Milliyetçi, muhafazakâr siyâsetin hep içindeydi. Millî, mânevî değerlere hizmet tutkusu vardı. Dolayısıyla, son yıllarda ülkenin izlediği politikalardan, genel gidişâtından, iç uygulamaları ve dış hamlelerinden oldukça  hoşnut, güzel gördüğü gelişmelerden dolayı da sevinçliydi.”

Evet, demek ki Ulubey toprakları bir has evlâdını daha bağrına bastı. Daha nicelerini de öyle aldı, alacak. Asıl önemli olan, Rabbimiz sonsuzda, hep berâber Efendimizin komşuluğunda buluştursun kendisini sevenleri inşâllâh.

SON KISIM, İLK TEKLİF, BİR RİCÂ!

Son kısma gelince; onu çok özet olarak ifâde etmek istiyoruz. Mehmet ÇELENK Ulubey’in öz evlâdı ve de bölgemizin, hattâ ülkemizin gerçek bir değeri. Yaşı asra yaklaşan bir çınar. Onun anlatacakları mutlakâ dinlenmeli, kayda alınmalı, hayâtı yazılmalı, gelecek nesillere mîras kalmalı. O birikim ve tecrübe nisyâna terk edilmemeli.

Bence, Îsâ TÜRKCAN’ın Ulubey için ve de kültürümüz adına yapacağı en güzel iş bu olacaktır. Böyle bir eseri hazırlattırıp ona yazacağı önsöz ve oraya atacağı imza onu hayırla yâd ettirecek en kalıcı hizmet olacaktır. Yaptırılan binâlar yıkılacak, yollar eskiyecek, ama o kitaptaki imza onun adını dünyâ durdukça yaşatıp hayır duâlarla andıracaktır. Bizden hatırlatması…

ÜÇ AYLAR, AFRİNLER, DUÂLAR, MUŞTULAR...

Sevgili okurlar, bu arada, Pazar akşamından îtibâren idrâk ettiğimiz 3 aylarınızı tebrik ederken, bizleri değerlendirmeye muvaffak kılması ve son tahlilde bizleri bağışlamasını niyâz ediyoruz rahmeti bol Rabbimizden.

Muştularla dolu bu iklim ilimize, ülkemize, kardeşlere, tüm insanlığa iyilikler, güzellikler getirsin. Afrinlerin ardı gelsin. Gönül coğrafyamız, birbirimizden kopalıdan beridir yaşadıkları  akla-hayâle gelmedik her türlü sıkıntı ve işkencelerden kurtulsun. Onların huzûru bizim huzûrumuz, bizimki onların huzûru olsun. Sûretâ kardeşler sîretâ kardeşler olsun. İnsanlık hidâyet bulsun. Sen, ben, o, biz, siz, onlar; hepimiz de içinde olmakla berâber dünyâ mutluluklarla dolsun sevgili dostlar wes’selâm…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.