bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler

Nuri KAHRAMAN
Köşe Yazarı
Nuri KAHRAMAN
 

ÇANGAL, ÇINGIL; SİVAS, ORDU…

Sevgili okurlar. İki ayı aşkındır hem Ulubey, hem de köy gündemimizden koptuk. Mâlum, bir referandum süreci yaşadık. Onu da hayırlısıyla geçtik. Bu Pazar günü îtibârıyla Cumhurbaşkanımızın Ak Parti genel başkanlığına gelmesiyle, referandum gereği olan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine de fiilen geçmiş olduk. Böylece, hem ulusal, hem bölgesel, hem de küresel anlamda daha pratik ve de müstakarr diye niteleyebileceğimiz yepyeni bir tarz-ı siyâset dönemine girmiş olduk. Mevlâm, milletimizi utandırmasın, hayâl kırıklığına uğratmasın, yardımcısı olsun ve de hayırlısıyla, her anlamdaki beklentilerinin gerçekleşmesini çabuklaştırsın inşâllâh. Âmin… Değerli okurlar. Bu arada, köy gündemlerimizi özlemişiz. Belki de, biraz da özleyelim diye böyle yapmışızdır, ya da kendiliğinden öyle olmuştur. Aslında gitmedik değil. Hattâ, her hafta sonundan ayrı olarak aralarda da gittik. Ancak, çeşitli yoğun gündemler sebebiyle yazmaya mesağ olmadı. KAZÂLAR, HASTALIKLAR, UMUTLAR… Diğer yandan, bir trafik kazâsı olayı bizi Sivas’a sürükledi. Yeğenimiz Göktuğ Kahraman, bu ayın 7’sinde anne-babasıyla, Sivas üzerinden, inşaat mühendisi ve şef olarak çalıştığı Mardin Mazıdağı’na giderken Suşehri-Zara arasında kazâ yapıyorlar. İki haftayı aşkındır Sivas Tıp Fakültesi Hastânesi’nde yoğun bakımda ve uyutuluyor. Sülâle ve sevenler oraya seferber. Ülkenin dört bir yanından gidenler gelenler eksik olmuyor. Dolayısıyla bizlerin de bir ayağımız orada. Aklımız ve gönlümüzse hep. Duâlarınızı bekliyoruz. Gazetemizin sâhibesi Deniz Hanım’ın annesinin de rahatsızlığını öğreniyoruz bu arada. Bu vesîleyle, cümle hastalarımıza âcil şifâlar niyâz ediyoruz Yüce Mevlâ’dan. Yâ Rabbi diyoruz; Ashâb-ı Kehf nasıl uyandılarsa, bizim yavrumuzu da öyle uyandır, onu bize, anne-babasına ve sevenlerine bağışla diyoruz. Sonuçta veren de sensin, alan da, bağışlayacak olan da. Takdir yalnızca senin. Âmennâ. Sivas’ta, yeğenimizi ziyâretten dönüşte, eniştemiz Bahtiyar Bey’in diğer oğlu Sâlih’e;”Oğlum, derslerini ihmâl etme, kurslarını, denemelerini tâkip et; hayât devam ediyor.” dediği gibi, hayât tüm hızıyla devam ediyor. Bizler gidince de devam edecek. Tıpkı bizden önce nice büyükler gittiği hâlde devam ettiği gibi. Önemli olan her şeyin hayırlısının olması. Rabbimiz nasîp eylesin inşâllâh.                    ‘HAV’LAR, ‘MİYAV’LAR; BARIŞ’LAR, MANÇO’LAR… Sevgili okurlar; diğer gündemimiz de ARKADAŞIM EŞŞEK. Mâlum bu, Barış Manço’nun şarkısı. Ama onu bize ezberleten, öğreten ve içeriğinin boyutunu kavratan torunum Nilüfer oldu. Kendisini o şarkıya adapte etmiş, onunla yatıp kalkıyor neredeyse. Cep telefonunu bulup getiriyor ve onu açtırıyor; sonra başlıyor onun ritmine göre hareketlere. Şaka bir yana, bizim köy yazılarına hasretimiz misâli bu şarkı bizi de hayvanlarla, doğayla, komşularla iç içe geçirdiğimiz eski günlerimize, hayâllerle iç içe yaşadığımız masalsı dönemlere götürüyor. Barış Manço’yu da yeniden keşf’etmiş oluyoruz. Aslında, onun bütün şarkılarında yerli duygular, doğal gerçekler var. Özellikle o zamanlar, kılık kıyâfetiyle de bize oldukça hafif gelen o müziklerin satır aralarında ağır başlı düşünceler, çarpıcı gerçekler, bizden duygu ve de kaygılar dile getirilmiş. Diğer şarkılarına da bakınca, hem o günlere gidiyor, hem de onu ve sanatını bir defâ daha anlıyoruz. ÇİLEKLER, ÇİÇEKLER; NİLÜFER… Nilüfer’le Pazar günü köydeydik. Birlikte doğal köy çileği toplayıp yedik. O daha 14 aylık. Çilek diyemiyor ama yiyebiliyor. Hem de avuç avuç. Onu çok sevdi. Kendi eliyle yemek istiyor üstelik. Bizim elimizden yemiyor. Nilüfer, Ali Baba’nın çiftliği şarkısındaki hav’lara ve miyav’lara ekmek de verdi köyde. Hattâ, arabanın altına gizlenen kedinin yanına kadar girdi, kafasını yukarı vurma rağmına. Kısaca, köyün doğal hayâtı çocuklar için birebir. Onu bizler yaşadık. Dileriz torunlarımız da bundan mahrum kalmazlar. YUFKALAR, HURMALAR, KOMŞULAR… O, sâdece çilek değil yufka da yedi. Karşıda, Ramazan için yufka seferberliği kurulmuştu. Komşular hem muhabbet, hem yufka yapıyorlar, sonra da paylaşıyorlar. Gelenlere de sıcağı sıcağına, sacın üstünden ikram ediyorlar. Allâh cümlesinden râzı olsun. Annem de, sabah köye giderken 20 paket iftâriyelik küçük hurma paketlerinden almıştı. O da onlara, Ramazanınınız mübârek olsun diyerek onlardan ikram etti. Ziyâret ettiğimiz diğer komşulara da. Gidemediği kimilerine de gönderdi. Akşam şehre, eve dönünce de, 3 gündür Sivas’ta olan oğlum, kız kardeşim ve yeğenim geldiler. Sağlık haberleri aynı. Allâh (CC) cümle hastalarımızın ve de yakınlarının, hepimizin yardımcısı olsun… Âmin… CUMA, PAZAR; DEREYOLU, RAMAZAN… Köydeki Pazar hava güzeldi. Ama Cuma bayağı yağmurluydu. Biz o gün de köydeydik. Hattâ giderken bizim yukarki Sivas ekibi bıraktı beni. Cumâ namazı için gitmiştik. Namazın ardından evin yanına çıktım. Hava yağmurlu. Etrafı dolaştım. Sonra dönüş için yola vurdum. Aşağı, Dereyolu’na ininceye kadar çise altında özellikle yürüdüm. Orada bulunan bahçemizin kenarındaki akasyadan 3-5 çıngıl çiçek kopardım. Tıpkı çocukluğumuzdaki gibi ağzıma götürüp yemeye başladım. O koku ve tad beni sanki birden taa o günlere uçurdu. Artık el kaldırabilirdim. Bir-kaç arabadan sonra 61 plâka birisi durdu. 3 genç. Dereyolu’nda çalışıyorlarmış. Biri Tonya, öbürü Akçaabat, diğeri Giresun’lu. Evlerine gidiyorlar. Rabbim yollarını ve de bahtlarını açık etsin, onları sevdikleriyle berâber hayırlılardan eylesin inşâllâh… Kabir ziyâreti yapıp, komşularımızla cumâ namazı kıldığımız, ev yanında ve yolda bir-kaç komşumuza selâm verdiğimiz, pancarlığa, fidanlara, çangallara, tellere baktığımız o yağmurlu gün de güzeldi. Rabbimiz iyiliklerden, güzelliklerden ayırmasın inşâllâh... Bilvesîle, bu gün de, cümle hastalarımıza sıhhatlar ve âfiyetler, tüm dostlara sevgiler, saygılar, sonsuz mutluluk dilekleriyle berâber, Ramazân-ı Şerîf’lerimiz de bol feyizli ve mübârek olsun, ülkemize ve tüm dünyâya iyilikler, güzellikler getirsin inşâllâh diyerek sözü bağlıyoruz ves’selâm… NOT: Bu yazıyı gönderdikten sonra yeğenimin vefat haberini aldık. “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn: Muhakkak ki biz Allâh’a âitiz ve sonuçta yine O’na döneceğiz” âyetinin ifâde ettiği hakîkâte hepimiz teslîmiz. Rabbimiz cümlemize hüsn-i hatîmeler nasîp buyursun. Geride kalanlara da sabr-ı cemîller ihsân eyleyip, ettiğimiz, edeceğimiz gayretler yanında, şimdiye kadar ve bundan sonra yapıladuracak duâların da bereketiyle, buradaki ayrılıkları sonsuzda mutlu vuslatlara dönüştürsün inşâllâh. Sevgili dostlar, bu konuyu sizlerle ayrıca paylaşıp, dertleşmeyi umuyor, saygılar sunuyoruz... NK
Ekleme Tarihi: 26 Mayıs 2017 - Cuma

ÇANGAL, ÇINGIL; SİVAS, ORDU…

Sevgili okurlar. İki ayı aşkındır hem Ulubey, hem de köy gündemimizden koptuk. Mâlum, bir referandum süreci yaşadık. Onu da hayırlısıyla geçtik. Bu Pazar günü îtibârıyla Cumhurbaşkanımızın Ak Parti genel başkanlığına gelmesiyle, referandum gereği olan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine de fiilen geçmiş olduk. Böylece, hem ulusal, hem bölgesel, hem de küresel anlamda daha pratik ve de müstakarr diye niteleyebileceğimiz yepyeni bir tarz-ı siyâset dönemine girmiş olduk. Mevlâm, milletimizi utandırmasın, hayâl kırıklığına uğratmasın, yardımcısı olsun ve de hayırlısıyla, her anlamdaki beklentilerinin gerçekleşmesini çabuklaştırsın inşâllâh. Âmin…

Değerli okurlar. Bu arada, köy gündemlerimizi özlemişiz. Belki de, biraz da özleyelim diye böyle yapmışızdır, ya da kendiliğinden öyle olmuştur. Aslında gitmedik değil. Hattâ, her hafta sonundan ayrı olarak aralarda da gittik. Ancak, çeşitli yoğun gündemler sebebiyle yazmaya mesağ olmadı.

KAZÂLAR, HASTALIKLAR, UMUTLAR…

Diğer yandan, bir trafik kazâsı olayı bizi Sivas’a sürükledi. Yeğenimiz Göktuğ Kahraman, bu ayın 7’sinde anne-babasıyla, Sivas üzerinden, inşaat mühendisi ve şef olarak çalıştığı Mardin Mazıdağı’na giderken Suşehri-Zara arasında kazâ yapıyorlar. İki haftayı aşkındır Sivas Tıp Fakültesi Hastânesi’nde yoğun bakımda ve uyutuluyor. Sülâle ve sevenler oraya seferber. Ülkenin dört bir yanından gidenler gelenler eksik olmuyor. Dolayısıyla bizlerin de bir ayağımız orada. Aklımız ve gönlümüzse hep. Duâlarınızı bekliyoruz.

Gazetemizin sâhibesi Deniz Hanım’ın annesinin de rahatsızlığını öğreniyoruz bu arada. Bu vesîleyle, cümle hastalarımıza âcil şifâlar niyâz ediyoruz Yüce Mevlâ’dan. Yâ Rabbi diyoruz; Ashâb-ı Kehf nasıl uyandılarsa, bizim yavrumuzu da öyle uyandır, onu bize, anne-babasına ve sevenlerine bağışla diyoruz. Sonuçta veren de sensin, alan da, bağışlayacak olan da. Takdir yalnızca senin. Âmennâ.

Sivas’ta, yeğenimizi ziyâretten dönüşte, eniştemiz Bahtiyar Bey’in diğer oğlu Sâlih’e;”Oğlum, derslerini ihmâl etme, kurslarını, denemelerini tâkip et; hayât devam ediyor.” dediği gibi, hayât tüm hızıyla devam ediyor. Bizler gidince de devam edecek. Tıpkı bizden önce nice büyükler gittiği hâlde devam ettiği gibi. Önemli olan her şeyin hayırlısının olması. Rabbimiz nasîp eylesin inşâllâh.

                   ‘HAV’LAR, ‘MİYAV’LAR; BARIŞ’LAR, MANÇO’LAR…

Sevgili okurlar; diğer gündemimiz de ARKADAŞIM EŞŞEK. Mâlum bu, Barış Manço’nun şarkısı. Ama onu bize ezberleten, öğreten ve içeriğinin boyutunu kavratan torunum Nilüfer oldu. Kendisini o şarkıya adapte etmiş, onunla yatıp kalkıyor neredeyse. Cep telefonunu bulup getiriyor ve onu açtırıyor; sonra başlıyor onun ritmine göre hareketlere.

Şaka bir yana, bizim köy yazılarına hasretimiz misâli bu şarkı bizi de hayvanlarla, doğayla, komşularla iç içe geçirdiğimiz eski günlerimize, hayâllerle iç içe yaşadığımız masalsı dönemlere götürüyor. Barış Manço’yu da yeniden keşf’etmiş oluyoruz. Aslında, onun bütün şarkılarında yerli duygular, doğal gerçekler var. Özellikle o zamanlar, kılık kıyâfetiyle de bize oldukça hafif gelen o müziklerin satır aralarında ağır başlı düşünceler, çarpıcı gerçekler, bizden duygu ve de kaygılar dile getirilmiş. Diğer şarkılarına da bakınca, hem o günlere gidiyor, hem de onu ve sanatını bir defâ daha anlıyoruz.

ÇİLEKLER, ÇİÇEKLER; NİLÜFER…

Nilüfer’le Pazar günü köydeydik. Birlikte doğal köy çileği toplayıp yedik. O daha 14 aylık. Çilek diyemiyor ama yiyebiliyor. Hem de avuç avuç. Onu çok sevdi. Kendi eliyle yemek istiyor üstelik. Bizim elimizden yemiyor.

Nilüfer, Ali Baba’nın çiftliği şarkısındaki hav’lara ve miyav’lara ekmek de verdi köyde. Hattâ, arabanın altına gizlenen kedinin yanına kadar girdi, kafasını yukarı vurma rağmına. Kısaca, köyün doğal hayâtı çocuklar için birebir. Onu bizler yaşadık. Dileriz torunlarımız da bundan mahrum kalmazlar.

YUFKALAR, HURMALAR, KOMŞULAR…

O, sâdece çilek değil yufka da yedi. Karşıda, Ramazan için yufka seferberliği kurulmuştu. Komşular hem muhabbet, hem yufka yapıyorlar, sonra da paylaşıyorlar. Gelenlere de sıcağı sıcağına, sacın üstünden ikram ediyorlar. Allâh cümlesinden râzı olsun.

Annem de, sabah köye giderken 20 paket iftâriyelik küçük hurma paketlerinden almıştı. O da onlara, Ramazanınınız mübârek olsun diyerek onlardan ikram etti. Ziyâret ettiğimiz diğer komşulara da. Gidemediği kimilerine de gönderdi.

Akşam şehre, eve dönünce de, 3 gündür Sivas’ta olan oğlum, kız kardeşim ve yeğenim geldiler. Sağlık haberleri aynı. Allâh (CC) cümle hastalarımızın ve de yakınlarının, hepimizin yardımcısı olsun… Âmin…

CUMA, PAZAR; DEREYOLU, RAMAZAN…

Köydeki Pazar hava güzeldi. Ama Cuma bayağı yağmurluydu. Biz o gün de köydeydik. Hattâ giderken bizim yukarki Sivas ekibi bıraktı beni. Cumâ namazı için gitmiştik. Namazın ardından evin yanına çıktım. Hava yağmurlu. Etrafı dolaştım. Sonra dönüş için yola vurdum.

Aşağı, Dereyolu’na ininceye kadar çise altında özellikle yürüdüm. Orada bulunan bahçemizin kenarındaki akasyadan 3-5 çıngıl çiçek kopardım. Tıpkı çocukluğumuzdaki gibi ağzıma götürüp yemeye başladım. O koku ve tad beni sanki birden taa o günlere uçurdu.

Artık el kaldırabilirdim. Bir-kaç arabadan sonra 61 plâka birisi durdu. 3 genç. Dereyolu’nda çalışıyorlarmış. Biri Tonya, öbürü Akçaabat, diğeri Giresun’lu. Evlerine gidiyorlar. Rabbim yollarını ve de bahtlarını açık etsin, onları sevdikleriyle berâber hayırlılardan eylesin inşâllâh…

Kabir ziyâreti yapıp, komşularımızla cumâ namazı kıldığımız, ev yanında ve yolda bir-kaç komşumuza selâm verdiğimiz, pancarlığa, fidanlara, çangallara, tellere baktığımız o yağmurlu gün de güzeldi. Rabbimiz iyiliklerden, güzelliklerden ayırmasın inşâllâh...

Bilvesîle, bu gün de, cümle hastalarımıza sıhhatlar ve âfiyetler, tüm dostlara sevgiler, saygılar, sonsuz mutluluk dilekleriyle berâber, Ramazân-ı Şerîf’lerimiz de bol feyizli ve mübârek olsun, ülkemize ve tüm dünyâya iyilikler, güzellikler getirsin inşâllâh diyerek sözü bağlıyoruz ves’selâm…

NOT: Bu yazıyı gönderdikten sonra yeğenimin vefat haberini aldık. “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn: Muhakkak ki biz Allâh’a âitiz ve sonuçta yine O’na döneceğiz” âyetinin ifâde ettiği hakîkâte hepimiz teslîmiz. Rabbimiz cümlemize hüsn-i hatîmeler nasîp buyursun. Geride kalanlara da sabr-ı cemîller ihsân eyleyip, ettiğimiz, edeceğimiz gayretler yanında, şimdiye kadar ve bundan sonra yapıladuracak duâların da bereketiyle, buradaki ayrılıkları sonsuzda mutlu vuslatlara dönüştürsün inşâllâh. Sevgili dostlar, bu konuyu sizlerle ayrıca paylaşıp, dertleşmeyi umuyor, saygılar sunuyoruz... NK

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.