Annelerle ilgili ne söylense, ne anlatılsa, her ne ifâde edilmeye çalışılsa hepsi de yalnızca bir edebiyât olarak kalır. Ne yazılırsa yazılsın, ne söylenirse söylensin, anne gerçeği lâyıkıyla anlatılmış olmaz; çünkü o anlatılamaz. Onun sıcağı, sevgisi, şefkâti, merhameti, hayâl evreni, naz iklîmi nasıl yansıtılabilir ki?! Tüm bunlar ancak bizzat hissedilip yaşanır. Ve de, yaşandığıyla da kalır. Öteye götürülemez. Nakledilemez.
Mevlânâ’ya sormuşlar, “Aşk nedir?” diye. O da; “BEN OL DA BİL!” demiş. Öyle ya, nasıl anlatsın aşkı? Hadi anlattı diyelim, sen nasıl anlayacaksın? Onun deryâlar dolusu duygularını sığ hayâllerinin kabına nasıl sığdıracaksın? Dolayısıyla, hiç kimse kendisinin bu meyanda hissettiklerini karşıya lâyıkıyla intikâl ettirme imkânı yoktur.
Nasıl ki; “AĞLARSA ANAM AĞLAR, GERİSİ YALAN AĞLAR!”sa, aynı şekilde, herkes kendi annesini bilir. Çünkü, dünyânın bütün anneleri birikse, hepsinin toplamı kimsenin kendi annesi etmez.
Elbetteki bütün anneler muhteremdir. Hak katında eşittirler. Ancak, çocuklar için herkesin kendi annesi özeldir. Onun yerini hiçbir şey dolduramaz.
Zeki GÖL arkadaşımız, yakında kaybettiği annesinin acısının sıcaklığıyla oldukça duygusal bir yazı yazmış. Anne zaten bizim duygu ve de kaygı yanımızdır daha çok. Anne çocuğuna duygu bağıyla bağlıdır. Onun için titizlenir. Her an ona bir şey olacakmış kaygısıyla yaşar.
Dolayısıyla, bir yandan, onu beslemek adına eli tavadayken, dili de dâimâ duadadır. Yüreği hep evlâdı için çarpan varlığın adıdır anne. Onların gözleri görmese bile, kâlbi hep duyar. Bunun için, annelik kadın olmaktan çok öte bir şeydir. Victor Hugo’nun dediği gibi; “Kadınlar zayıftır ama, analar kuvvetlidir.”
O kuvveti kaybedince, çocuklar mahzunlaşır. Kaç yaşında olursa olsun, anası ölen her çocuk artık öksüzdür. Ondan dolayı, Zeki GÖL duygularını; “ANNELERİNİZE SIKI SIKI SARILIN!” tavsiyesini başlık yaparak, olması gerekeni, sonradan telâfîsi olmayacakları ifâde etmeye çalışmış.
Analarla ilgili en çarpıcı ifâde elbette Peygâmberimiz’e (SAV) âit: CENNET ANALARIN AYAKLARI ALTINDADIR! Evet, aynen öyle. Ne mutlu onların kıymetini bilerek, ayaklarının tozu olacak şekilde hizmetlerine koşup dualarını alarak cennete yol bulan evlâtlara…
Rabbimizin hepimize nasip etmesi dileğiyle sizleri 80’li yıllarda yazdığım, ÜMİT ÇİÇEKLERİ adlı kitabımızda da yer alan ANNE konulu şiirlerle baş başa bırakıyor, tüm annelerimizin ölenlerine ganî ganî rahmet, hayâttakilerine sevdikleriyle berâber, sıhhat-âfiyet üzere hayırlı, uzun ömürler dilerken, siz okurlarımız olarak cümlenize sevgi ve de saygılar sunuyoruz ves’selâm…
ANNE
- Anneme –
Niye, bütün dertleri
Böyle, anneler çeker?
Bulutlanır gözleri
İnci inci yaş döker!
Bir inilti duysalar
İnilderler daha çok
Anne kâlbince hassas
Bir başka şey, daha yok!
Her canlının yüreği
Sanki onunla atar
Rüzgâr bizlere eser
Hastalık onu tutar!
Yüce Mevlâ Cennet’i
Ayaklarına sermiş
Bize acıdığından
Onlara şefkât vermiş!
Rûhumuza üflenen
Sevgi anneden gelir
Anneyi azîz tutan
Cemiyetler yükselir
Sevelim annemizi
Canımızdan daha çok
Önce Allâh,Peygâmber
Sonra o yâr;başka yok!...
ANNECİĞİM
Sen öğrettin hep bana
Bu dünyâda “neci”yim
Helâl et haklarını
Helâl et anneciğim!...
ANNE
Anne.. dirilten ses gibi
Hayat veren nefes gibi
Candır bize, candır anne
Anne değil, herkes gibi!...
ANNEYE SEVGİ
Kaf dağından gül dersem
Onu anneme versem
Taksa yakalarına
Bana gülüyor görsem
Onu aslâ kırmamak
Mutluluğuna ersem
Annedir bu, bu anne
Ancak güler; gülersem
Allâh’m sevmez beni
Ben anneme küsersem
Ya, nice olur hâlim?
Bir de kırar, üzersem!
Annesine kızıp da
“Öff” deyiveren sersem;
Yine yapar mı bunu?
Âyetleri söylersem!
Ancak sever Hak beni
Ben annemi seversem
Eder misin hakkını
Bana “Helâl et” dersem?
“Evet” desen gönülden
Ve, Cennet’te gül dersem!
Anneciğim n’olursun
Affet kusur edersem!
Gönülcüğün yanmaz mı
Ben ateşe gidersem?
N’olursun anneciğim
Affet kusur edersem!