'KARADENİZ YANARKEN TARIM BAKANLIĞI SAÇINI TARIYOR

Fındık (Orducu) - Ordu Haber Ajansı | 04.10.2024 - 10:56, Güncelleme: 04.10.2024 - 10:56 3771+ kez okundu.
 

'KARADENİZ YANARKEN TARIM BAKANLIĞI SAÇINI TARIYOR

Fındıktaki sorunlarla ilgili açıklamalarda bulunan İYİ Parti Lideri Dervişoğlu: "Tarım Bakanlığı Karadeniz yanarken saçını taramakla meşgul”
İyi Parti Genel Başkanı Ordulu Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında fındık üreticilerinin yaşadığı sorunlara değindi. Dervişoğlu, kokarca sorununun Karadeniz’in ikinci pandemisi olduğunu söyledi. “FINDIK YOK, ÜRÜN KAYBI ÇOK!” Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu, “Karadeniz dertli! Adına kokarca denen bir zararlı musallat oldu onlara miras kalana, gelirlerine ve çocuklarının geleceğine. Tekrar altını çizmek istiyorum. Mesele sadece bir tarım ürününden ibaret değil. Konuştuğumuz sorun, Karadeniz’de kök salmış ve fındık üreticisinin hayallerini, geçim kaynaklarını kemiren bir bela. Bu sorunu basit bir böcek sorunu olarak görüp geçmek, Karadeniz’de yaşayan milyonları anlamamak demektir. Bu sorun, adeta Karadeniz'in ikinci pandemisidir. Zira kahverengi kokarca hangi renkten olursa olsun sadece fındık bahçesini değil, o bahçeden geçinen yüz binlerin yaşamını adeta istila etmiş durumda. Ülkenin doğusundan batısına kadar her fındık bahçesinde aynı çığlık yükseliyor: ‘Fındık yok, ürün kaybı çok!’ “TARIM SEKTÖRÜNÜN ASIL PANDEMİSİ 2002 YILINDAN BERİ ADALET VE KALKINMA PARTİSİ’DİR.” “Sorunun kök nedeni, sadece iklim değişikliği ya da böceğin istilacı yapısı değil. Bu sorunun kökeni, tarımsal planlamadaki uzun vadeli vizyonsuzluktur. Kokarca için Karadeniz’in ikinci pandemisi diyoruz ama tarım sektörünün asıl pandemisi 2002 yılından beri Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Bunlar göreve başladıklarından beri tarım sektörünü adım adım çökerttiler. Bilimsel çalışmalardan uzaklaşıldı, tarımsal araştırma ve geliştirme projelerine gereken bütçe ayrılmadı. Yerel çözümler yerine ithalata dayalı kısa vadeli politikalarla günü kurtarma anlayışı benimsendi. Bunun sonucunda bugün yalnızca kokarca ile değil, tarımın her alanındaki yapısal sorunlarla boğuşuyoruz.” “ÇİFTÇİYE MERKEZİ YÖNETİMİN SADECE 2023’TEN KALMA 202 MİLYAR BORCU VAR” “Bu sorunları çözmek gibi bir niyetleri de yok bu beylerin. Bakın, gayri safi yurt içi hasılanın yüzde biri tarımsal desteklemeye ayrılacak diye kanun var. Geçen sene gayri safi yurt içi hasıla ne kadardı? 26,5 trilyon lira. Bunun yüzde biri 265 milyar yapar. Ne kadar tarımsal destekleme çıkmış peki merkezi yönetimden? 63 milyar. Yani çiftçiye merkezi yönetimin sadece 2023’ten kalma 202 milyar borcu var. Gelin bir de devletin çiftçiye son beş yılda biriken borcuna bakalım. Takdir edersiniz ki İTO enflasyonunu dikkate almak gerek. Ve haydi bu sene sonunda enflasyon diyelim ki yüzde 50 olacak. Eldeki sayılarla hesabı yapınca hükümetin 2019’dan beri çiftçiye hakkı olmasına rağmen ödemediği desteklemenin birikmiş tutarı bu sene sonunun fiyatlarıyla tam 1 trilyon 236 milyar lira yapıyor.” “ORTA GELİRLİNİN ÜMÜĞÜNE DAHA FAZLA BASMAKTAN FAZLASINI YAPAMAYAN VERGİMATİK MEHMET…” Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “vergilendirilmemiş alan bırakmayacağız” sözlerine de değinen Genel Başkanımız; ‘’Vergilendirilmemiş alan bırakmayacağız diyerek çıktığı yolda düşük ve orta gelirlinin ümüğüne daha fazla basmaktan fazlasını yapamayan Vergimatik Mehmet de yapsın bu hesabı. Gıda enflasyonunun sebebini arayan Merkez Bankası da yapsın bu hesabı. Market, depo basarak her fiyat indirebileceğini sanan Ticaret Zabıtası da yapsın bu hesabı. Çiftçinin biriken borcu nedeniyle malına, toprağına göz dikmiş bankalar ve finans kuruluşları yapsın bu hesabı. Yoksulluğu çözmeye değil yönetmeye ant içmiş Cumhurbaşkanı da yapsın bu hesabı. Ancak daha doğru ürün fiyatı belirlemekten bile aciz tarım bakanı bu hesabı yapmasa da olur.” dedi. “BU DURUM YALNIZCA BİR EKONOMİK ÇÖKÜŞ DEĞİL, TOPLUMSAL BİR TAHRİBATTIR.” “Tarım Bakanlığının kırsalı, kır sosyolojisini anlaması lazım hesap yapmaya geçmeden önce. Ben onlara sizlerle birlikte yardımcı olmaya çalışayım. Bir an düşünün, Karadeniz’de sadece fındıkla geçimini sağlayan kaç hane var? Ben size söyleyeyim: On binlerce. Sadece fındık geliriyle evine ekmek götüren, çocuklarını okutan, geleceğini inşa eden insanlar... Dört çocuğu sadece fındıktan elde ettiği gelirle okutan, üniversiteden mezun eden üreticileri hatırlıyorum. Bugün, aynı topraklarda, %60’a varan ürün kayıplarıyla karşı karşıya olan bu insanlar, çocuklarının eğitim masraflarını karşılayamıyor. Çocuklarını okula gönderebilsinler diye kırtasiye kampanyaları düzenlemek zorunda kalınıyor. Bu durum yalnızca bir ekonomik çöküş değil, toplumsal bir tahribattır.” “SADECE BİR ÜRÜN DEĞİL, BİR YAŞAM BİÇİMİDİR” “Tarımsal üretimin toplumu bir arada tutan sosyal dokunun bir parçası olduğunu söyleyen Dervişoğlu, “Karadeniz’de fındık, Aydın’da incir ve pamuk, Malatya’da kayısı, Şanlıurfa’da Gaziantep’te fıstık, Çukurova’da narenciye sadece bir ürün değil, bir yaşam biçimidir. İnsanlar sadece para kazanmaz ama nesiller boyu süregelen bir kültürü yaşatırlar. Bugün tarımdaki sorunlar sadece ürünleri değil, bu kültürü ve toplumsal dokuyu da tehdit ediyor. Politika hataları yüzünden geçim kaynaklarını kaybeden üreticiler, göç etmeye, tarlalarını, bahçelerini terk etmeye zorlanıyor. Bu göç dalgası, sadece Anadolu’nun kırsalında değil, şehirlerde de sosyal sorunlara yol açacak.” “SADECE ÜRETİMİ DEĞİL, TOPLUMSAL DAYANIŞMAYI DA ÇÖKERTİR” Tarımdaki bu yıkımın ardında yatan derin sosyolojik sorunların da göz ardı edilemeyeceğinin altını çizen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; ‘’Bu sosyal tahribat, yalnızca tarımsal üreticilerin değil, hepimizin sorunudur. Çiftçinin zayıflatıldığı, emeğinin karşılığını alamadığı bir tarım politikası sadece üretimi değil, toplumsal dayanışmayı da çökertir. Şehirdeki vatandaşlarımız bu sorunu anlamalı çünkü yarın mutfağımızdan temel ürünler eksildiğinde ve fiyatlar fırladığında bu sorunun sadece çiftçiye ya da kırsala ait olmadığını göreceğiz” dedi. “TARIM BAKANLIĞI KARADENİZ YANARKEN SAÇINI TARAMAKLA MEŞGUL” Dünya fındık üretiminin ana merkezinin Türkiye olduğunu belirten Genel Başkan Dervişoğlu; “Dünya fındık üretiminin yüzde 64’ü ülkemizde gerçekleşiyor. Yani bahsettiğim kokarca sorunu aslında sadece kendi vatandaşlarımızın gelirlerinin azalması riski değil, fındık temelli küresel gıda üretimi zincirlerinin de riske girmesi anlamına geliyor. Yani ortada hızla büyüyen bir yangın var ama benzetmemi mazur görün, tarım bakanlığı Karadeniz yanarken saçını taramakla meşgul. Sessizliklerini koruyarak, kozmetik düzenlemelerle günü kurtarmaya çalışma çabalarını sürdürerek tarımı, fındığı kurtaracaklarını sanıyorlar galiba. Bir kendinize gelin artık! Size sesleniyorum: Siz de bu kafa olduğu müddetçe tarımı düzeltemezsiniz! Tarımı düzeltme niyetiniz varsa önce kendinizi düzelteceksiniz. Düzeltemiyorsanız da arkadaş biz bu işi yapamadık demeyi, doldurmaktan haz aldığınız koltukları boşaltmayı bileceksiniz.” ifadelerini kullandı. “SAHAYA GİDİN SAHAYA! HALKIN HALİYLE HEMHAL, DERDİYLE HEMDERT OLUN!” Tarım sektörünün geldiği hâle şaşırmadıklarını belirten Dervişoğlu; “Tarım sektörü 22 yıldır, yanlış politikalarla adım adım zayıflatıldı.  Tarım sektörü, devletin planlama ve strateji yapma yeteneğini kaybetmesiyle çöktü. Tarımın içinde bulunduğu durumun müsebbipleri, iki yıl çalıştık, yeni bir destekleme modeli çıkardık diye hava atıyor bugünlerde. Allah aşkına bunca çalışıp çıkardığınız bu destekleme modeli sihirli değnek mi? Kökten bir reform olmadan, birkaç küçük müdahaleyle tarımdaki devasa sorunları çözemezsiniz. Size bir örnek vereyim. Yeşil ve kahverengi kokarca ile mücadelede yavaş kalınıyor ya, yarın bu iki böcekten daha dirençli zararlıların türemesi riski var. Şimdi biz daha eldekilerle baş edemezken bunlardan daha dirençli, mücadele etmesi daha zor yeni zararlılar ortaya çıkacak. İşte politikanın, stratejinin doğru zamanda, doğru şekilde tasarlanması gerekliliği de bu nedenledir. Öne çıkan bir sorunu siz çözmekte yavaş kaldığınızda, bir yerden yeni bir sorun patlak verir. Sonra bu sorunlar birleşir, daha kompleks sorunlar ortaya çıkar. Bakanlıkların, genel müdürlüklerin, icracı tüm kurumların yönetici koltukları, misafirlerinizle çay, kahve ikram edin, Mercedeslerinizle, helikopterlerinizle, uçaklarınızla gezin diye size verilmedi. Bu milletin imkanlarını çarçur etmeyin. Sahaya gidin sahaya; halkın haliyle hemhal, derdiyle hemdert olun” şeklinde konuştu.
Fındıktaki sorunlarla ilgili açıklamalarda bulunan İYİ Parti Lideri Dervişoğlu: "Tarım Bakanlığı Karadeniz yanarken saçını taramakla meşgul”

İyi Parti Genel Başkanı Ordulu Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmasında fındık üreticilerinin yaşadığı sorunlara değindi. Dervişoğlu, kokarca sorununun Karadeniz’in ikinci pandemisi olduğunu söyledi.

FINDIK YOK, ÜRÜN KAYBI ÇOK!”

Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu, “Karadeniz dertli! Adına kokarca denen bir zararlı musallat oldu onlara miras kalana, gelirlerine ve çocuklarının geleceğine. Tekrar altını çizmek istiyorum. Mesele sadece bir tarım ürününden ibaret değil. Konuştuğumuz sorun, Karadeniz’de kök salmış ve fındık üreticisinin hayallerini, geçim kaynaklarını kemiren bir bela. Bu sorunu basit bir böcek sorunu olarak görüp geçmek, Karadeniz’de yaşayan milyonları anlamamak demektir. Bu sorun, adeta Karadeniz'in ikinci pandemisidir. Zira kahverengi kokarca hangi renkten olursa olsun sadece fındık bahçesini değil, o bahçeden geçinen yüz binlerin yaşamını adeta istila etmiş durumda. Ülkenin doğusundan batısına kadar her fındık bahçesinde aynı çığlık yükseliyor: ‘Fındık yok, ürün kaybı çok!’

“TARIM SEKTÖRÜNÜN ASIL PANDEMİSİ 2002 YILINDAN BERİ ADALET VE KALKINMA PARTİSİ’DİR.”

“Sorunun kök nedeni, sadece iklim değişikliği ya da böceğin istilacı yapısı değil. Bu sorunun kökeni, tarımsal planlamadaki uzun vadeli vizyonsuzluktur. Kokarca için Karadeniz’in ikinci pandemisi diyoruz ama tarım sektörünün asıl pandemisi 2002 yılından beri Adalet ve Kalkınma Partisi’dir. Bunlar göreve başladıklarından beri tarım sektörünü adım adım çökerttiler. Bilimsel çalışmalardan uzaklaşıldı, tarımsal araştırma ve geliştirme projelerine gereken bütçe ayrılmadı. Yerel çözümler yerine ithalata dayalı kısa vadeli politikalarla günü kurtarma anlayışı benimsendi. Bunun sonucunda bugün yalnızca kokarca ile değil, tarımın her alanındaki yapısal sorunlarla boğuşuyoruz.”

“ÇİFTÇİYE MERKEZİ YÖNETİMİN SADECE 2023’TEN KALMA 202 MİLYAR BORCU VAR”

“Bu sorunları çözmek gibi bir niyetleri de yok bu beylerin. Bakın, gayri safi yurt içi hasılanın yüzde biri tarımsal desteklemeye ayrılacak diye kanun var. Geçen sene gayri safi yurt içi hasıla ne kadardı? 26,5 trilyon lira. Bunun yüzde biri 265 milyar yapar. Ne kadar tarımsal destekleme çıkmış peki merkezi yönetimden? 63 milyar. Yani çiftçiye merkezi yönetimin sadece 2023’ten kalma 202 milyar borcu var. Gelin bir de devletin çiftçiye son beş yılda biriken borcuna bakalım. Takdir edersiniz ki İTO enflasyonunu dikkate almak gerek. Ve haydi bu sene sonunda enflasyon diyelim ki yüzde 50 olacak. Eldeki sayılarla hesabı yapınca hükümetin 2019’dan beri çiftçiye hakkı olmasına rağmen ödemediği desteklemenin birikmiş tutarı bu sene sonunun fiyatlarıyla tam 1 trilyon 236 milyar lira yapıyor.”

“ORTA GELİRLİNİN ÜMÜĞÜNE DAHA FAZLA BASMAKTAN FAZLASINI YAPAMAYAN VERGİMATİK MEHMET…”

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “vergilendirilmemiş alan bırakmayacağız” sözlerine de değinen Genel Başkanımız; ‘’Vergilendirilmemiş alan bırakmayacağız diyerek çıktığı yolda düşük ve orta gelirlinin ümüğüne daha fazla basmaktan fazlasını yapamayan Vergimatik Mehmet de yapsın bu hesabı. Gıda enflasyonunun sebebini arayan Merkez Bankası da yapsın bu hesabı. Market, depo basarak her fiyat indirebileceğini sanan Ticaret Zabıtası da yapsın bu hesabı. Çiftçinin biriken borcu nedeniyle malına, toprağına göz dikmiş bankalar ve finans kuruluşları yapsın bu hesabı. Yoksulluğu çözmeye değil yönetmeye ant içmiş Cumhurbaşkanı da yapsın bu hesabı. Ancak daha doğru ürün fiyatı belirlemekten bile aciz tarım bakanı bu hesabı yapmasa da olur.” dedi.

“BU DURUM YALNIZCA BİR EKONOMİK ÇÖKÜŞ DEĞİL, TOPLUMSAL BİR TAHRİBATTIR.”

“Tarım Bakanlığının kırsalı, kır sosyolojisini anlaması lazım hesap yapmaya geçmeden önce. Ben onlara sizlerle birlikte yardımcı olmaya çalışayım. Bir an düşünün, Karadeniz’de sadece fındıkla geçimini sağlayan kaç hane var? Ben size söyleyeyim: On binlerce. Sadece fındık geliriyle evine ekmek götüren, çocuklarını okutan, geleceğini inşa eden insanlar... Dört çocuğu sadece fındıktan elde ettiği gelirle okutan, üniversiteden mezun eden üreticileri hatırlıyorum. Bugün, aynı topraklarda, %60’a varan ürün kayıplarıyla karşı karşıya olan bu insanlar, çocuklarının eğitim masraflarını karşılayamıyor. Çocuklarını okula gönderebilsinler diye kırtasiye kampanyaları düzenlemek zorunda kalınıyor. Bu durum yalnızca bir ekonomik çöküş değil, toplumsal bir tahribattır.”

“SADECE BİR ÜRÜN DEĞİL, BİR YAŞAM BİÇİMİDİR”

“Tarımsal üretimin toplumu bir arada tutan sosyal dokunun bir parçası olduğunu söyleyen Dervişoğlu, “Karadeniz’de fındık, Aydın’da incir ve pamuk, Malatya’da kayısı, Şanlıurfa’da Gaziantep’te fıstık, Çukurova’da narenciye sadece bir ürün değil, bir yaşam biçimidir. İnsanlar sadece para kazanmaz ama nesiller boyu süregelen bir kültürü yaşatırlar. Bugün tarımdaki sorunlar sadece ürünleri değil, bu kültürü ve toplumsal dokuyu da tehdit ediyor. Politika hataları yüzünden geçim kaynaklarını kaybeden üreticiler, göç etmeye, tarlalarını, bahçelerini terk etmeye zorlanıyor. Bu göç dalgası, sadece Anadolu’nun kırsalında değil, şehirlerde de sosyal sorunlara yol açacak.”

“SADECE ÜRETİMİ DEĞİL, TOPLUMSAL DAYANIŞMAYI DA ÇÖKERTİR”

Tarımdaki bu yıkımın ardında yatan derin sosyolojik sorunların da göz ardı edilemeyeceğinin altını çizen Genel Başkanımız Sayın Müsavat Dervişoğlu; ‘’Bu sosyal tahribat, yalnızca tarımsal üreticilerin değil, hepimizin sorunudur. Çiftçinin zayıflatıldığı, emeğinin karşılığını alamadığı bir tarım politikası sadece üretimi değil, toplumsal dayanışmayı da çökertir. Şehirdeki vatandaşlarımız bu sorunu anlamalı çünkü yarın mutfağımızdan temel ürünler eksildiğinde ve fiyatlar fırladığında bu sorunun sadece çiftçiye ya da kırsala ait olmadığını göreceğiz” dedi.

“TARIM BAKANLIĞI KARADENİZ YANARKEN SAÇINI TARAMAKLA MEŞGUL”

Dünya fındık üretiminin ana merkezinin Türkiye olduğunu belirten Genel Başkan Dervişoğlu; “Dünya fındık üretiminin yüzde 64’ü ülkemizde gerçekleşiyor. Yani bahsettiğim kokarca sorunu aslında sadece kendi vatandaşlarımızın gelirlerinin azalması riski değil, fındık temelli küresel gıda üretimi zincirlerinin de riske girmesi anlamına geliyor. Yani ortada hızla büyüyen bir yangın var ama benzetmemi mazur görün, tarım bakanlığı Karadeniz yanarken saçını taramakla meşgul. Sessizliklerini koruyarak, kozmetik düzenlemelerle günü kurtarmaya çalışma çabalarını sürdürerek tarımı, fındığı kurtaracaklarını sanıyorlar galiba. Bir kendinize gelin artık! Size sesleniyorum: Siz de bu kafa olduğu müddetçe tarımı düzeltemezsiniz! Tarımı düzeltme niyetiniz varsa önce kendinizi düzelteceksiniz. Düzeltemiyorsanız da arkadaş biz bu işi yapamadık demeyi, doldurmaktan haz aldığınız koltukları boşaltmayı bileceksiniz.” ifadelerini kullandı.

“SAHAYA GİDİN SAHAYA! HALKIN HALİYLE HEMHAL, DERDİYLE HEMDERT OLUN!”

Tarım sektörünün geldiği hâle şaşırmadıklarını belirten Dervişoğlu; “Tarım sektörü 22 yıldır, yanlış politikalarla adım adım zayıflatıldı.  Tarım sektörü, devletin planlama ve strateji yapma yeteneğini kaybetmesiyle çöktü. Tarımın içinde bulunduğu durumun müsebbipleri, iki yıl çalıştık, yeni bir destekleme modeli çıkardık diye hava atıyor bugünlerde. Allah aşkına bunca çalışıp çıkardığınız bu destekleme modeli sihirli değnek mi? Kökten bir reform olmadan, birkaç küçük müdahaleyle tarımdaki devasa sorunları çözemezsiniz. Size bir örnek vereyim. Yeşil ve kahverengi kokarca ile mücadelede yavaş kalınıyor ya, yarın bu iki böcekten daha dirençli zararlıların türemesi riski var. Şimdi biz daha eldekilerle baş edemezken bunlardan daha dirençli, mücadele etmesi daha zor yeni zararlılar ortaya çıkacak. İşte politikanın, stratejinin doğru zamanda, doğru şekilde tasarlanması gerekliliği de bu nedenledir. Öne çıkan bir sorunu siz çözmekte yavaş kaldığınızda, bir yerden yeni bir sorun patlak verir. Sonra bu sorunlar birleşir, daha kompleks sorunlar ortaya çıkar. Bakanlıkların, genel müdürlüklerin, icracı tüm kurumların yönetici koltukları, misafirlerinizle çay, kahve ikram edin, Mercedeslerinizle, helikopterlerinizle, uçaklarınızla gezin diye size verilmedi. Bu milletin imkanlarını çarçur etmeyin. Sahaya gidin sahaya; halkın haliyle hemhal, derdiyle hemdert olun” şeklinde konuştu.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.