bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş deneme bonusu veren siteler

KIRIK TELEFONLA FENOMEN OLDU

Yaşam (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 28.10.2022 - 10:12, Güncelleme: 05.01.2023 - 05:10 2589+ kez okundu.
 

KIRIK TELEFONLA FENOMEN OLDU

Sosyal medyada kısa sürede fenomen olan Ordulu ‘Bizim Kız’ tanıdığımız Nurşen Karayanız, ilk videosunu ekranı kırık bir telefonla çekerken bugün, ev, araba şöhret sahibi olmuş durumda.   Üç yıl içerisinde sosyal medyanın meşhur ettiği bir isim olan Nurşen Karayanız’ın aslında hüzün dolu ama bir o kadar da ders niteliğinde, mücadelenin, vazgeçmemenin ne kadar önemli olduğunu anlatan bir hikayesi var.   Bizim Kız hayatını şöyle anlatıyor;   Ben iki odalı kerpiçten yapılı eve doğan kara, kuru, çelimsiz kız çocuğu Nurşen Karayanız. Coğrafyanın kader deyip geçtiği dağlarda koyun çobanı Mehmet’in kızı… Ambarların tahta aralarında kalan üç beş mısırı toplayıp çorba pişiren, sabırlı, çileli Cemile’nin ahır beşiği…   Önce doğurma demişler anneme! Zaten üç tane kızın var ne hacet var buna? Bu diye tabir ettikleri de benim. Milletin lafından mı yoksa çekilen yokluğun sancısından mı bilinmez ama, garip anam o günden beri düşsün istemiş bu kara kuzu!   Düşsün de anasının kaderini yaşamasın… İlaçlar içmiş kutu kutu, yüksek kapılardan atlamış, ağır yükler taşımış, aç kalmış ama yok… Tutunmuşum bir kere o kordona bırakır mıyım hiç?   Karlı bir kış günü yeni yılın ilk saniyeleri arasında dünyaya gelmişim. O gece ilk kez çiçek almış annem. Kızın yılbaşında doğdu çifte kutlama olsun Cemile Hanım demişler! Adımı da hemşireler Hasret koymuş… Kim bilir, neyi, kimi düşünerek…   Rahmetli dedem gelmiş ilk ziyaretime, beğenmemiş adımı ve Nurşen vereceğim ben demiş. Güler yüzlü, yüzü gözü pak, geleceği parlak olsun alsın başını gitsin benim torunum demiş.   İşte o gün başlamış benim hikaye… Okumak için yürüdüğüm kilometrelerce yollar, çocuk kalbimle dayandığım acılar, cabası… Küçücük bir köyün, sahipsiz bir ailenin en ufak evladının mücadelesi bu. Ajitasyon olarak algılamayın ciddi söylüyorum! Kimse yaramıza merhem olmadı bizim! Okusun, insanlığa faydası olsun, ayakları üstüne sağlam bassın demedi. Zaten annesi babası ekmeği zor buluyor, bu çocuk ellere muhtaç olur, biz de niye doğurdun diye demiştik dediler!   Bunları bazen sesli duydum, bazen bakışlarda gördüm! İşte o vakit daha çok sarıldım aileme! Yoklukta bizimdi, onurlu yaşamak da! Hiç eğmedim başımı… Ama haddimi aşmadan! Yoruldum demedim, boş yere kendimi hırpalamadan!   Okullar bitirdim, yarışmalardan geçtim, ödüller aldım, kitaplar yazdım, nice insanlar tanıdım ki hepsi güçlükle, tırnaklarımla kazıya kazıya! Yeşilçam ağzı değil bu haa!!! Dedemin verdiği ismi güzelliklerle donatabilmek için gönlümü koydum ortaya! Sobası olmayan evlerde kazandığım ilk maaşla kırdığım iki yumurtaya bandığım ekmeğin kokusu hala burnumda.   Yolumu kendim seçtim, ekmeğimi kendim kazandım, isyan etmeden! Olmazları boynuma zincir vurmadan yürüdüm!   Bana demediler mi sanıyorsunuz, senden bir şey olmaz diye! Çoban Mehmet’in Gariban Cemile’nin kızından ne olur? Nereye kadar yürür? Kime dayanır?   Oysa kimse bilmiyordu ki; ben hep kendime yaslandım… Bir anne duası yetti yolumu açmaya! Kışın yürüdüğüm onca yollarda babamın ayak izi var bilirim! Komşu kızının soluk önlüğüyle geçen çocukluğum, kimsenin gözünde değerli değildi! Biliyor musunuz, insanlar zaten böyledir! Başarılı olmak isteyene çöpünü dahi bağışlamaz kimse! Bağışlasa da kırk yerde söyler. Sözümü ayrı tuttuklarım da çok tabi!   Hülasa; sosyal medya hayatımızda olmadan da ben vardım! Dik durmayı, çizgimi bozmamayı, iyiyi biriktirmeyi, kötüye bel bağlamamayı öğrenmiştim. Bundan üç yıl önce ekranı kırık bir telefonla fındık bahçesinde çektiğim o video beni sizlerin evine, gönlüne konuk etti… Nasibimde varmış bu yol.   O gündem beri hep şunu dedim kendime; “Beni, aklımı, insanlığımı, yolumu koru Allah’ım! Koru ki, ardımda bıraktığım izleri, bu günden itibaren atacağım izlere kurban etmeyeyim! Şükür ki, kurban etmedim! Etmem!!! Çabalarımın karşılığında bir bir hayallerimi gerçekleştirdim! Bir evim olsun istedim, kapısını benim açtığım!   Evleneceksin zaten kocanın evi olur alma dediler! Yıllarca yalınayak yürüdüğüm yollarda ayağımı yerden kesen aracım olsun istedim! Kadın halinle süremezsin, boşa masraf dediler…   Üniversite okuyacağım, meslek sahibi olmak istiyorum dedim, annen baban sana sahip çıkmaz kaybolup hiç olursun dediler. Benim hayal gücüm beni aşıyor bunları yazmak istiyorum dedim, kimse yazdıklarını okumaz ki burası köy sesini nasıl duyuracaksın dediler!   Sırtındaki soluk önlüğe, ayağındaki yama lastiğe, çantandaki bir kuru ekmeğe güvenme dediler! Güvendim! En çok onlara güvendim! Çünkü beni ben yapan onlardı, inkar etmedim!   Ama çok yürüdüm, hem de öyle böyle değil. Yaşım çoğunuza göre genç belki ama hakikaten güzel yürüdüm! Çok düştüğüm de oldu, hatalarım oldu, yorulduğum da tabi… Ama biten günün ardından yeniden tuttum sağ elimle sol elimi!   Dedim kalk! Dedim sen durursan, olmaz! Sen sana inanmazsan biter umutların! Sen seni sev, ilerlet, şaşırtma! Başkasından çare yok çünkü defalarca yaşadın bunu dedim ve sendelediğim yerden yeniden kalktım.   Şimdilerde; köye giderken alabiliyorsam annelerim dolabına erzak, babamın parmağına seneler sonra takıyorsam bir tel yüzük, kardeşlerimin yanında dimdik durup hepsini ayrı ayrı sevip sayıyorsam bu içimizdeki bağın sağlamlığındandır!   Kimseyi bu konuda konuşturmam, çünkü bilirim ki benim yaptıklarımın zerresini yapamayanlar var. Onların konuşması meşgul edemez aklımı! Ve sizler; yoluma eşlik eden birer aile üyem oldunuz… Gördüğünüz yerde samimiyetle sarılıp sevginizi dile getiriyorsunuz! Sevgi zorla verilen bir duygu değildir, bunu sizlere aşıladıysam ne mutlu bana!

Sosyal medyada kısa sürede fenomen olan Ordulu ‘Bizim Kız’ tanıdığımız Nurşen Karayanız, ilk videosunu ekranı kırık bir telefonla çekerken bugün, ev, araba şöhret sahibi olmuş durumda.

 

Üç yıl içerisinde sosyal medyanın meşhur ettiği bir isim olan Nurşen Karayanız’ın aslında hüzün dolu ama bir o kadar da ders niteliğinde, mücadelenin, vazgeçmemenin ne kadar önemli olduğunu anlatan bir hikayesi var.

 

Bizim Kız hayatını şöyle anlatıyor;

 

Ben iki odalı kerpiçten yapılı eve doğan kara, kuru, çelimsiz kız çocuğu Nurşen Karayanız. Coğrafyanın kader deyip geçtiği dağlarda koyun çobanı Mehmet’in kızı… Ambarların tahta aralarında kalan üç beş mısırı toplayıp çorba pişiren, sabırlı, çileli Cemile’nin ahır beşiği…

 

Önce doğurma demişler anneme!

Zaten üç tane kızın var ne hacet var buna? Bu diye tabir ettikleri de benim. Milletin lafından mı yoksa çekilen yokluğun sancısından mı bilinmez ama, garip anam o günden beri düşsün istemiş bu kara kuzu!

 

Düşsün de anasının kaderini yaşamasın…

İlaçlar içmiş kutu kutu, yüksek kapılardan atlamış, ağır yükler taşımış, aç kalmış ama yok… Tutunmuşum bir kere o kordona bırakır mıyım hiç?

 

Karlı bir kış günü yeni yılın ilk saniyeleri arasında dünyaya gelmişim. O gece ilk kez çiçek almış annem. Kızın yılbaşında doğdu çifte kutlama olsun Cemile Hanım demişler! Adımı da hemşireler Hasret koymuş… Kim bilir, neyi, kimi düşünerek…

 

Rahmetli dedem gelmiş ilk ziyaretime, beğenmemiş adımı ve Nurşen vereceğim ben demiş. Güler yüzlü, yüzü gözü pak, geleceği parlak olsun alsın başını gitsin benim torunum demiş.

 

İşte o gün başlamış benim hikaye… Okumak için yürüdüğüm kilometrelerce yollar, çocuk kalbimle dayandığım acılar, cabası… Küçücük bir köyün, sahipsiz bir ailenin en ufak evladının mücadelesi bu. Ajitasyon olarak algılamayın ciddi söylüyorum! Kimse yaramıza merhem olmadı bizim! Okusun, insanlığa faydası olsun, ayakları üstüne sağlam bassın demedi. Zaten annesi babası ekmeği zor buluyor, bu çocuk ellere muhtaç olur, biz de niye doğurdun diye demiştik dediler!

 

Bunları bazen sesli duydum, bazen bakışlarda gördüm! İşte o vakit daha çok sarıldım aileme! Yoklukta bizimdi, onurlu yaşamak da! Hiç eğmedim başımı… Ama haddimi aşmadan! Yoruldum demedim, boş yere kendimi hırpalamadan!

 

Okullar bitirdim, yarışmalardan geçtim, ödüller aldım, kitaplar yazdım, nice insanlar tanıdım ki hepsi güçlükle, tırnaklarımla kazıya kazıya! Yeşilçam ağzı değil bu haa!!! Dedemin verdiği ismi güzelliklerle donatabilmek için gönlümü koydum ortaya! Sobası olmayan evlerde kazandığım ilk maaşla kırdığım iki yumurtaya bandığım ekmeğin kokusu hala burnumda.

 

Yolumu kendim seçtim, ekmeğimi kendim kazandım, isyan etmeden! Olmazları boynuma zincir vurmadan yürüdüm!

 

Bana demediler mi sanıyorsunuz, senden bir şey olmaz diye! Çoban Mehmet’in Gariban Cemile’nin kızından ne olur? Nereye kadar yürür? Kime dayanır?

 

Oysa kimse bilmiyordu ki; ben hep kendime yaslandım… Bir anne duası yetti yolumu açmaya! Kışın yürüdüğüm onca yollarda babamın ayak izi var bilirim! Komşu kızının soluk önlüğüyle geçen çocukluğum, kimsenin gözünde değerli değildi! Biliyor musunuz, insanlar zaten böyledir! Başarılı olmak isteyene çöpünü dahi bağışlamaz kimse! Bağışlasa da kırk yerde söyler. Sözümü ayrı tuttuklarım da çok tabi!

 

Hülasa; sosyal medya hayatımızda olmadan da ben vardım! Dik durmayı, çizgimi bozmamayı, iyiyi biriktirmeyi, kötüye bel bağlamamayı öğrenmiştim.

Bundan üç yıl önce ekranı kırık bir telefonla fındık bahçesinde çektiğim o video beni sizlerin evine, gönlüne konuk etti… Nasibimde varmış bu yol.

 

O gündem beri hep şunu dedim kendime;

“Beni, aklımı, insanlığımı, yolumu koru Allah’ım! Koru ki, ardımda bıraktığım izleri, bu günden itibaren atacağım izlere kurban etmeyeyim! Şükür ki, kurban etmedim! Etmem!!!

Çabalarımın karşılığında bir bir hayallerimi gerçekleştirdim! Bir evim olsun istedim, kapısını benim açtığım!

 

Evleneceksin zaten kocanın evi olur alma dediler! Yıllarca yalınayak yürüdüğüm yollarda ayağımı yerden kesen aracım olsun istedim! Kadın halinle süremezsin, boşa masraf dediler…

 

Üniversite okuyacağım, meslek sahibi olmak istiyorum dedim, annen baban sana sahip çıkmaz kaybolup hiç olursun dediler. Benim hayal gücüm beni aşıyor bunları yazmak istiyorum dedim, kimse yazdıklarını okumaz ki burası köy sesini nasıl duyuracaksın dediler!

 

Sırtındaki soluk önlüğe, ayağındaki yama lastiğe, çantandaki bir kuru ekmeğe güvenme dediler! Güvendim! En çok onlara güvendim! Çünkü beni ben yapan onlardı, inkar etmedim!

 

Ama çok yürüdüm, hem de öyle böyle değil. Yaşım çoğunuza göre genç belki ama hakikaten güzel yürüdüm! Çok düştüğüm de oldu, hatalarım oldu, yorulduğum da tabi… Ama biten günün ardından yeniden tuttum sağ elimle sol elimi!

 

Dedim kalk! Dedim sen durursan, olmaz! Sen sana inanmazsan biter umutların! Sen seni sev, ilerlet, şaşırtma! Başkasından çare yok çünkü defalarca yaşadın bunu dedim ve sendelediğim yerden yeniden kalktım.

 

Şimdilerde; köye giderken alabiliyorsam annelerim dolabına erzak, babamın parmağına seneler sonra takıyorsam bir tel yüzük, kardeşlerimin yanında dimdik durup hepsini ayrı ayrı sevip sayıyorsam bu içimizdeki bağın sağlamlığındandır!

 

Kimseyi bu konuda konuşturmam, çünkü bilirim ki benim yaptıklarımın zerresini yapamayanlar var. Onların konuşması meşgul edemez aklımı! Ve sizler; yoluma eşlik eden birer aile üyem oldunuz… Gördüğünüz yerde samimiyetle sarılıp sevginizi dile getiriyorsunuz! Sevgi zorla verilen bir duygu değildir, bunu sizlere aşıladıysam ne mutlu bana!

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.