bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu deneme bonusu veren siteler ecoplay deneme bonusu https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren bahis siteleri youtube mp3 bonus veren siteler deneme bonusu veren siteler meritking giriş kingroyal giriş

'ASIL TEK ADAMLIK ORTADAN KALKACAK'

Siyaset 11.04.2017 - 14:39, Güncelleme: 05.01.2023 - 05:10 1345+ kez okundu.
 

'ASIL TEK ADAMLIK ORTADAN KALKACAK'

Yapılacak anayasa değişikliğiyle asıl tek adamlığın ortadan kalkacağını söyleyen Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş “Artık IMF’nin kapılarında 25-50 milyon dolar için el açacak seviyede olmayan Türkiye birilerini korkutuyor, ürkütüyor.” dedi.
Nefesler tutuldu, son viraja girildi. 6 gün sonra Türkiye “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” değişikliği referandumunda sandık başına gidecek. Siyasiler çalışmalarına büyük titizlikle devam ederken Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş hem iç hem de dış siyaseti Akşam Gazetesi’nden Pınar Işık Ardor’a değerlendirdi. Referandumdan güçlü “Evet” bekleyen Kurtulmuş “Diktatörlük” iddiaları için mevcut sistemi işaret etti ve asıl “Tek adamlık” Anayasa’nın 104. Maddesinde var dedi. -Avrupa’da son dönemde görülen hem Türkiye hem de Erdoğan düşmanlığı arkasındaki güçleri merak ediyorum, kim destekliyor? “TÜRKİYE BİRİLERİNİ KORKUTUYOR” Avrupa’da devam eden göçmen ve İslam karşıtlığı ve bunun gelişmiş  versiyonu olarak Türkiye düşmanlığı ve Erdoğan karşıtlığı aynı çevrelerden besleniyor. Avrupa’da son yıllarda var olan bu aşırı ırkçı  -biz bunları dediğimiz zaman kızıyorlar- dalga Avrupa’nın siyasetinde etkin olmaya başladı. Avusturya’da, Almanya, Hollanda’da ve Fransa’da o kadar güçlü bir şekilde bu yabancı düşmanlığı ortaya çıktı ki; bu Avrupa’nın diğer siyasetçilerini de etkiler hale geldi. Bu tesadüfen olan bir şey değil. Aslında bu anlamda İslamofobi tabirini yanlış kullanıyoruz. Fobi bilinçsiz olarak gelişen korku demektir. Karanlık, yükseklik gibi. İslam karşıtlığı ve Türkiye düşmanlığı karanlık odaklar tarafından üretilen ve artırılan bir şey. Avrupa’daki son zamanlardaki Türkiye karşıtı tavrın arkasındaki temel motivasyon budur. Türkiye’nin son yıllarda  Avrupa ilişkilerinde ortaya koymuş olduğu siyaset tarzı Avrupalı siyasetçilerin alışık olduğu bir tarz değil. Şimdiye kadar alışılmış tarz şuydu; Türkiye, AB’nin terbiye salonunda tek ayak üzerinde beklemede duracak ve Avrupalılarla onların inisiyatifi altında görüşmelerini ilerletecek. Ne zaman ki biz eşit  statüsü ile Avrupalılarla müzakere etmeye başladık  onları bir telaş sardı. Türkiye’nin  başka bir moda geçmiş olduğunu gördüler. BM genel kurulunda sayın Cumhurbaşkanımızın “Dünya beşten büyüktür” demesi ve yeni dünya sisteminin arayışını sorgulamaya başlamamız dünyadaki siyasete hakim olan çevreleri özellikle batıdaki siyasetçilerin bir kısmını ciddi şekilde rahatsız etmeye başladı. Bu güçlü büyük ve  bağımsız  Türkiye  sinyaliydi. Artık IMF’nin kapılarında 25-50 milyon dolar için el açacak seviyede olmayan Türkiye birilerini korkutuyor, ürkütüyor. -AB’ye girme isteğimizde nereye doğru gidiyoruz? Bir sürprizle karşılaşabilir miyiz? Mülteci anlaşması bitebilir mi? “GERİ KABUL ANLAŞMASINI GÖZDEN GEÇİRECEĞİZ” Geri kabul anlaşması dediğimiz anlaşma aynı zamanda eş zamanlı olarak Türk vatandaşlarının Avrupa’da vizesiz dolaşımı anlaşmasıyla birlikte yürürlüğe girecekti. Türkiye üzerine düşen bütün sorumlulukları yerine getirdi. Masada ne müzakere ettiysek onların büyük çoğunluğunu yaptık ama  Avrupa oyun bozanlık yaptı. Kusura bakmasın Türkiye’de kendi menfaatlerini korumak durumundadır. Türkiye tek taraflı olarak  bu anlaşmayı sürdürmez. 16 Nisan’dan sonra bunlar oturulur konuşulur. İki anlaşma eş zamanlı olarak yürürse yürür yürümezse biz tek taraflı olarak geri kabul anlaşmasını sürdürmeyi gözden geçiririz. -Halkbank Genel Müdür Yrd. Atilla’nın, ABD'de tutuklanmasının ardından türlü iddialar ortaya atıldı. Siz bu durumu nasıl okuyorsunuz? Bu durumun Türk iç siyasetine etkisi olması beklenebilir mi? “HALKBANK’A YAPILAN SİYASİ BİR TAVIRDIR” Halk Bankası Genel Müdür yardımcısı defaatle ABD’ye gitmiş hiçbir şey olmamış. Bu sefer gidiyor girerken hiçbir şey yok. Tam çıkarken -muhtemelen birileri devreye giriyor- gözaltı kararı alınıyor. Bunun siyasi bir mesele olduğu anlaşılıyor. İnşallah yanlışlığı kısa süre içinde düzeltirler. Ama ilk intiba bir siyasi tavrın parçası Halk Bank’a karşı sürdürülüyor. Türkiye hukuki anlamda her türlü desteği verecek ve bu meselenin bir an evvel   çözümlenmesine vesile olacak. -ABD Konsolosluğu’ndan Fetö’nün bir numaralı isimlerinden firari Adil Öksüz’ün telefonla aranmasının ardından tartışmalar devam ediyor. Kim arıyor? Niye arıyor? Adil Öksüz’ün akıbeti için ne düşünüyorsunuz? “ASIL BİR NUMARALAR GİZLENMİŞ” ABD büyükelçiliğinden yapılan açıklama hiç inandırıcı değil. Dalga geçer gibi bir açıklama. Şimdiye kadar kaç kişiye senin vizeni iptal ettik diye aramışlarda şimdi adil Öksüz’ü aradık desinler. Bu açıklamanın bizatihi kendisi açıklanmaya muhtaçtır. Ellerindeki ciddi bilgi neyse onun ortaya konulması gerekir. Benim ilk günden itibaren söylediğim şeylerden bir tanesi de şu;  Adil Öksüz sadece bir gölge. Darbede çok etkili bir rolü var evet. Akıncılar Üssünün imamı olduğu söyleniyor bunların hepsi doğru olabilir. Ama nihayetinde darbenin esas patronunun Adil Öksüz olmadığını söylüyorum. Hepimiz bir gölge ile uğraşıyoruz aslında. Onun arkasında darbenin esas bir numaraları gizlenmiş oluyor. -O bir numara aramızda dolaşıyor mu kripto olarak ? “ESAS OĞLANLAR ARAMIZDA” Bir numara bulunmadığı için Adil Öksüz üzerinde duruluyor.  Önce bu gölgenin halledilmesi lazım. Hain darbe teşebbüsünün kilit isimlerinden birisi  Adil Öksüz’ün nerede olduğunu bilmiyoruz ve hiçbir izi de görülmüyor. İnşallah en kısa zamanda bulunur onun bulunmasıyla birlikte de onun esas ilişkiler ağı, arkasındaki adamlar,  esas oğlanlar kim?  onların bulunmasında büyük faydası olacak -Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast yapılacağına dair bir takım ifadeler var  hala sosyal medyada . 15 Temmuz bir daha yaşanmaz diyebilir misiniz? “Darbe tehditi kalmadı” Bunlar yanlış tavır, yanlış anonslar yanlış  alarmlardır. Bu memlekette artık darbe tehdidi kalmamıştır. Bütün güçlerimizle birlikte 15 Temmuz’un artçı depremlerinin bile  ortaya çıkmaması için her türlü tertibatı alıyoruz.  15 Temmuz’a bir şekilde bulaşmış olan herkes devletin içinden ayıklanarak hesap verme noktasına doğru getiriliyor. Dolayısıyla milletim lüzumsuz yere telaşa sevk etmenin bir anlamı yok. -Konu açılmışken sormak isterim. ByLock kullanan siyasiler olduğu yönünde söylemleri oldu Sn. Kılıçdaroğlu’nun. Siyasi ayağı için ne dersiniz? Yüz binlerle ifade edebileceğimiz ByLock kullanıcı listeleri var. Bunların çeşitli kademelere ayrıldığını biliyoruz. Bir kere hiçbir darbe teşebbüsü o işin siyasi ayağı olmadan olmaz. Asker, yargı, emniyet ve devletin diğer kurum ve kuruluşları içinde uzantıları olacak o zaman mutlaka kural olarak  siyaset ayağının olması gerekir. Bunların üstüne de gidilir. -Irak Bölgesel Kürt Yönetimi bayrağının Kerkük’teki resmi dairelere asılması ve ardından gelen referandum kararı için ne dersiniz? “ORTADOĞU’YU BÖLEMEYECEKLER” Bu referandumdan Türkiye güçlenmiş olarak çıkacak. Millet zaten bu içinde bulunduğumuz türbülanslı ortamdan daha rahat çıkabilelim diye  “evet” oyu  kullanacak. Bölge yeniden dizayn ediliyor. Mezhep ve etnik temelde ayrılıkları ortaya çıkaracak her türlü siyaset izleniyor. Bu siyasetin bir tarafında vekalet savaşları  bir tarafında terör örgütleri var. Şehir şehir bölünmüş olan bir Suriye’den bahsediyoruz. Bütün şehirlerinde büyük sıkıntılar yaşayan Irak topraklarından bahsediyoruz.  Oynan bu oyunun farkındayız diyerek buna karşı durabilecek tek ülke Türkiye’dir. Onun için  dünyanın bütün melanet odakları  Türkiye’nin üzerine oyun oynuyor. Bu oyunu bozacağız. Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın diğer etnik unsurların Sünnilerin, Şiilerin, Alevilerin zihinlerini ve gönüllerini bölmeye kimsenin gücü yetmeyecek. -16 Nisan’dan sonra Irak’a yönelik “Fırat Kalkanı” türünde bir operasyon söz konusu olabilir mi? “HEM SAHADA HEM MASADA OLMALIYIZ” Hem sahada hem masada olmadan Ortadoğu coğrafyasında söz sahibi olmanız mümkün değil. Türkiye “Fırat Kalkanı” operasyonu ile sahada var oldu. Diyoruz ki; Musul Musullularındır. Rakka Rakkalılarındır. Musul’u DEAŞ’tan kurtaracağız ama DEAŞ’tan kurtarırken yerine başka unsurları getirmeyelim. Musul’da Türkmenler, Araplar, Kürtler, Ezidiler, Sünniler, Şiiler var. Şimdi Musul’u tek bir grubun eline verirseniz Irak’ta siz barışı sağlamış olmazsınız, çatışma ortamı oluşturursunuz.  Biz diyoruz ki;  ABD, Rusya başta olmak üzere bütün güçler  gelin şehirlerin hepsinin sakinleriyle  operasyon yapalım. Terör örgütlerini oradan atalım. Her şeyi kendi halklarının  elinde olsun. - ABD’nin ‘kimyasal saldırı’ gerekçesiyle Suriye’ye düzenlediği saldırı için ne dersiniz? Biz sadece laf değil icraat görmek istiyoruz. Bu anlamda ABD tarafından oradaki askeri üssün vurulması önemlidir, anlamlıdır. Ama uluslararası camia, Esed rejiminin bu barbarlığına karşı tavrını çok net bir şekilde sürdürmelidir. Ta ki Esed rejimi artık halkına zarar veremez hale gelebilene kadar. Dolayısıyla bunu olumlu karşılıyoruz ama bunun sonunun gelmesinin ve Esed rejiminin tamamıyla uluslararası alanda cezalandırılmasının şart olduğunu düşünüyoruz -Referanduma son 6 gün kala anketler merak konusu. Beklentiniz ne yönde? Referandum sürecinin en son röportajını sizinle yapıyorum “EVET”LER AÇIK ARA ÖNDE Artık sokağa çıktığımız zaman neyin ne olduğunu anlayabilecek bir tecrübeye sahip olduğumuzu zannediyorum. Kampanya başlamadan evvel bu paketin içeriğinin bilinmemesinden kaynaklanan bir takım serin duruşlar vardı ama zaman içinde hızlı bir şekilde bu telafi edildi. “Evet” kampanyası her gün üstüne koyarak yoluna devam ediyor. Ve son iki hafta içerisinde sahada bambaşka bir havanın olduğunu görüyoruz. “Evet”lerin açık ara önde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ayrıca “Hayır” cephesine bu kadar çok dışarıdan davetsiz misafirin olması Avrupalıların “Hayır” kampanyasının tarafı haline gelmiş olması vatandaşlarımızın büyük bir ferasetle konuya yaklaşmasına vesile oldu. Diyarbakır’da şunu gördük;  vatandaşlarımız büyük kalabalıklarla Cumhurbaşkanımızı bağrına bastı. Ellerinde Türk bayrakları ile sokaklara çıktılar sevgi gösterilerinde bulundular -MHP ile yol almanız Kürt seçmeni olumsuz etkilemedi o halde KÜRT KARDEŞLERİM “EVET” DİYECEKLER PKK’nın üst düzey yöneticilerinin “Evet” çıkarsa PKK’nın sonu gelir demesi ve  bütün Kürtler üzerine baskı kurun “Hayır”a destek versinler şeklindeki  kampanyaları makul ve mazlum Kürt kardeşlerimizin nezdinde ciddi tepki oluşturdu. Kürt kardeşlerimizin çok ciddi oranda “Evet” diyeceklerini düşünüyorum. - Referanduma sayılı günler kala cumhurbaşkanının fesih meselesi muhalefetin eleştirilerinde üst sıraya çıktı. Sn.Kılıçdaroğlu tek bir kişi Meclisi iki taraflı da olsa nasıl fesh edebilir diye soruyor. Bu 18 maddenin içerisinde iki maddemiz var ki; darbe savar maddedir. Bunlardan biri bu maddedir. Ola ki sistem kilitlenirse dışarıdan birilerinin sisteme müdahale etmesinin önüne geçmek ve doğrudan doğruya milletin müdahale etmesini temin etmek için dizayn edilmiş bir maddedir. 12 Eylül darbesinin siyasi gerekçelerinden birisi budur. Sistem kilitlenmiş, Meclis çalışamıyor. Eski Türkiye’nin algısı şu; sistem kitlenirse asker çözsün,darbe olsundu. Mevcut  sistem içerisinde  sistem kilitlenebilir. O durumda sistemin hakemi olarak  millet karar versin sandığa gidilsin ve millet krizi çözsün. Bunun için dizayn edilen bir madde bu.  Uzun yıllardır CHP  iktidarda olmadığı ve  devlet yönetmediği için Sn. Kılıçdaroğlu zannediyor ki ; devlet yönetiminde insanın bir gün kafası bozulur bir sabah kalkar -zaten diyor ya muhtarları da feshedecek- Meclisi fesheder. Siyasetin doğasında böyle bir şey yok. Hiçbir sorumlu devlet adamı bir sabah kalkıp da  fesih yapmaz ama bıçak kemiğe dayanır, çözümsüz hale gelirse başka yöntemlere fırsat vermemek için sorun çözücü bir adım olarak bu adım atılır. Meclisle cumhurbaşkanı karşılıklı olarak seçimi yenileyebilir. Bu bir fesih değil yenileme meselesidir. -Diktatörlük iddiaları için ne dersiniz? “Tek adamlık riski mevcut sistemde var” Halkın yüzde 50’sinden fazlasının oyuyla iktidara gelen kimse diktatör olmaz. Toplumun yüzde 50’sinin oyunu alabilmek için toplumun sivri uçlarında değil ortalama  çoğunluğun fikirlerini temsil edebilecek birisi olması lazım ve öyle bir siyaset tarzı olması lazım. Bu baştan itibaren yanlış bir şekilde söylenmiş bir sözdür.  CHP’li arkadaşlar diktatörlüğe bakmak istiyorlarsa anayasanın 104. Maddesine baksınlar. Cumhurbaşkanının yetkilerini ortaya koyan anayasanın ilgili maddesi tam da “tek adamlık” için tam da bir “diktatörlük” için inşa edilmiştir. Kim yaptı bunu 12 Eylül’ün komutanı Kenan Evren ve arkadaşları. Hep şöyle düşündüler nasılsa biz iktidarda olacağız, emekli generaller, emekli yüksek yargıçlar iktidarda olacak. Biz büyük yetkileri ama sıfır sorumluluğu olan Cumhurbaşkanlığı makamını değiştiriyoruz ve yetkiyi verdiğimiz  Cumhurbaşkanından da hükümetin başı olarak hesap soruyoruz. Beş yıldan beş yıla da millet hesap soracak. Yeni sistem tek adamlığı ortadan kaldıran ama bütün çift başlı yetkileri bir elde toplayan bir mekanizmadır -Parlamenter sistem işliyordu ne gerek vardı deniliyor. Her istediğini yapabilen iktidar var diyorlar. Tam tersi. Hiçbir demokraside hiçbir partinin tek başına anayasayı değiştirmeye gücü yoktur. Toplumsal bir talep yoksa bu konu gündeme gelmez. 1982 anayasasının ertesi gününden itibaren tartışmalar yaşanmış. Somut olarak mevcut anayasa 18 kere değişmiş. Şimdi biz 19. Değişikliği yapıyoruz. Eski sistem Türkiye’yi artık taşımıyor. Türkiye için büyük bir yüktür. 80 milyonluk büyük imkanları olan ama büyük tehditler altında olan Türkiye’yi bu sistemle yürütemeyiz. Mevcut sistemin dört temel hatası var. Bu hastalıklarla Türkiye yürüyemez. Bu ayaklarımıza pranga gibidir. Sırtımızda ağır bir ceset taşıyoruz. - Sn. Kılıçdaroğlu “Bir kişiyi ikna ettiğiniz zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni en geç 24 saat içinde ele geçirmiş olursunuz.” diyor. Bu kadar güçlü mü olacak seçilmiş Cumhurbaşkanı? “Bu Millete güvensizliktir” Bu kişiyi seçecek olan Türkiye toplumunun yüzde 50’sinden fazla çok büyük çoğunluktur. Bunun adına mahşeri vicdan derler. Makul çoğunluğa güvenmemek esasen Millete güvenmemek olur. Makul çoğunluk yanlış yapmaz.  Bu millet kimi seçiyorsa başımızın üzerinedir. Sn. Kılıçdaroğlu oraya seçilemeyeceğini düşündüğü için Chp’li hiç kimsenin orada oturmayacağını bildiği için –Türkiye sosyolojisi böyle devam ettiği sürece- şimdiden mazeret üretiyor. Halbuki tam tersine biz diyoruz ki; Chp’li arkadaşlar bu Millet sizi bu mevcut sistemde iktidar yapmaz. İktidar olmanızın tek yolu adam gibi siyasi liderler çıkartarak çok güçlü projelerle Milletin önüne gitmek ve Milletten yüzde 50+ 1 almaktır. Başka hiçbir iktidar ihtimaliniz yok.
Yapılacak anayasa değişikliğiyle asıl tek adamlığın ortadan kalkacağını söyleyen Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş “Artık IMF’nin kapılarında 25-50 milyon dolar için el açacak seviyede olmayan Türkiye birilerini korkutuyor, ürkütüyor.” dedi.

Nefesler tutuldu, son viraja girildi. 6 gün sonra Türkiye “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” değişikliği referandumunda sandık başına gidecek. Siyasiler çalışmalarına büyük titizlikle devam ederken Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş hem iç hem de dış siyaseti Akşam Gazetesi’nden Pınar Işık Ardor’a değerlendirdi. Referandumdan güçlü “Evet” bekleyen Kurtulmuş “Diktatörlük” iddiaları için mevcut sistemi işaret etti ve asıl “Tek adamlık” Anayasa’nın 104. Maddesinde var dedi.

-Avrupa’da son dönemde görülen hem Türkiye hem de Erdoğan düşmanlığı arkasındaki güçleri merak ediyorum, kim destekliyor?

“TÜRKİYE BİRİLERİNİ KORKUTUYOR”

Avrupa’da devam eden göçmen ve İslam karşıtlığı ve bunun gelişmiş  versiyonu olarak Türkiye düşmanlığı ve Erdoğan karşıtlığı aynı çevrelerden besleniyor. Avrupa’da son yıllarda var olan bu aşırı ırkçı  -biz bunları dediğimiz zaman kızıyorlar- dalga Avrupa’nın siyasetinde etkin olmaya başladı. Avusturya’da, Almanya, Hollanda’da ve Fransa’da o kadar güçlü bir şekilde bu yabancı düşmanlığı ortaya çıktı ki; bu Avrupa’nın diğer siyasetçilerini de etkiler hale geldi.

Bu tesadüfen olan bir şey değil. Aslında bu anlamda İslamofobi tabirini yanlış kullanıyoruz. Fobi bilinçsiz olarak gelişen korku demektir. Karanlık, yükseklik gibi. İslam karşıtlığı ve Türkiye düşmanlığı karanlık odaklar tarafından üretilen ve artırılan bir şey. Avrupa’daki son zamanlardaki Türkiye karşıtı tavrın arkasındaki temel motivasyon budur.

Türkiye’nin son yıllarda  Avrupa ilişkilerinde ortaya koymuş olduğu siyaset tarzı Avrupalı siyasetçilerin alışık olduğu bir tarz değil. Şimdiye kadar alışılmış tarz şuydu; Türkiye, AB’nin terbiye salonunda tek ayak üzerinde beklemede duracak ve Avrupalılarla onların inisiyatifi altında görüşmelerini ilerletecek. Ne zaman ki biz eşit  statüsü ile Avrupalılarla müzakere etmeye başladık  onları bir telaş sardı. Türkiye’nin  başka bir moda geçmiş olduğunu gördüler. BM genel kurulunda sayın Cumhurbaşkanımızın “Dünya beşten büyüktür” demesi ve yeni dünya sisteminin arayışını sorgulamaya başlamamız dünyadaki siyasete hakim olan çevreleri özellikle batıdaki siyasetçilerin bir kısmını ciddi şekilde rahatsız etmeye başladı. Bu güçlü büyük ve  bağımsız  Türkiye  sinyaliydi. Artık IMF’nin kapılarında 25-50 milyon dolar için el açacak seviyede olmayan Türkiye birilerini korkutuyor, ürkütüyor.

-AB’ye girme isteğimizde nereye doğru gidiyoruz? Bir sürprizle karşılaşabilir miyiz? Mülteci anlaşması bitebilir mi?

“GERİ KABUL ANLAŞMASINI GÖZDEN GEÇİRECEĞİZ”

Geri kabul anlaşması dediğimiz anlaşma aynı zamanda eş zamanlı olarak Türk vatandaşlarının Avrupa’da vizesiz dolaşımı anlaşmasıyla birlikte yürürlüğe girecekti. Türkiye üzerine düşen bütün sorumlulukları yerine getirdi. Masada ne müzakere ettiysek onların büyük çoğunluğunu yaptık ama  Avrupa oyun bozanlık yaptı. Kusura bakmasın Türkiye’de kendi menfaatlerini korumak durumundadır. Türkiye tek taraflı olarak  bu anlaşmayı sürdürmez. 16 Nisan’dan sonra bunlar oturulur konuşulur. İki anlaşma eş zamanlı olarak yürürse yürür yürümezse biz tek taraflı olarak geri kabul anlaşmasını sürdürmeyi gözden geçiririz.

-Halkbank Genel Müdür Yrd. Atilla’nın, ABD'de tutuklanmasının ardından türlü iddialar ortaya atıldı. Siz bu durumu nasıl okuyorsunuz? Bu durumun Türk iç siyasetine etkisi olması beklenebilir mi?

“HALKBANK’A YAPILAN SİYASİ BİR TAVIRDIR”

Halk Bankası Genel Müdür yardımcısı defaatle ABD’ye gitmiş hiçbir şey olmamış. Bu sefer gidiyor girerken hiçbir şey yok. Tam çıkarken -muhtemelen birileri devreye giriyor- gözaltı kararı alınıyor. Bunun siyasi bir mesele olduğu anlaşılıyor. İnşallah yanlışlığı kısa süre içinde düzeltirler. Ama ilk intiba bir siyasi tavrın parçası Halk Bank’a karşı sürdürülüyor. Türkiye hukuki anlamda her türlü desteği verecek ve bu meselenin bir an evvel   çözümlenmesine vesile olacak.

-ABD Konsolosluğu’ndan Fetö’nün bir numaralı isimlerinden firari Adil Öksüz’ün telefonla aranmasının ardından tartışmalar devam ediyor. Kim arıyor? Niye arıyor? Adil Öksüz’ün akıbeti için ne düşünüyorsunuz?

“ASIL BİR NUMARALAR GİZLENMİŞ”

ABD büyükelçiliğinden yapılan açıklama hiç inandırıcı değil. Dalga geçer gibi bir açıklama. Şimdiye kadar kaç kişiye senin vizeni iptal ettik diye aramışlarda şimdi adil Öksüz’ü aradık desinler. Bu açıklamanın bizatihi kendisi açıklanmaya muhtaçtır. Ellerindeki ciddi bilgi neyse onun ortaya konulması gerekir. Benim ilk günden itibaren söylediğim şeylerden bir tanesi de şu;  Adil Öksüz sadece bir gölge. Darbede çok etkili bir rolü var evet. Akıncılar Üssünün imamı olduğu söyleniyor bunların hepsi doğru olabilir. Ama nihayetinde darbenin esas patronunun Adil Öksüz olmadığını söylüyorum. Hepimiz bir gölge ile uğraşıyoruz aslında. Onun arkasında darbenin esas bir numaraları gizlenmiş oluyor.

-O bir numara aramızda dolaşıyor mu kripto olarak ?

“ESAS OĞLANLAR ARAMIZDA”

Bir numara bulunmadığı için Adil Öksüz üzerinde duruluyor.  Önce bu gölgenin halledilmesi lazım. Hain darbe teşebbüsünün kilit isimlerinden birisi  Adil Öksüz’ün nerede olduğunu bilmiyoruz ve hiçbir izi de görülmüyor. İnşallah en kısa zamanda bulunur onun bulunmasıyla birlikte de onun esas ilişkiler ağı, arkasındaki adamlar,  esas oğlanlar kim?  onların bulunmasında büyük faydası olacak

-Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast yapılacağına dair bir takım ifadeler var  hala sosyal medyada . 15 Temmuz bir daha yaşanmaz diyebilir misiniz?

“Darbe tehditi kalmadı”

Bunlar yanlış tavır, yanlış anonslar yanlış  alarmlardır. Bu memlekette artık darbe tehdidi kalmamıştır. Bütün güçlerimizle birlikte 15 Temmuz’un artçı depremlerinin bile  ortaya çıkmaması için her türlü tertibatı alıyoruz.  15 Temmuz’a bir şekilde bulaşmış olan herkes devletin içinden ayıklanarak hesap verme noktasına doğru getiriliyor. Dolayısıyla milletim lüzumsuz yere telaşa sevk etmenin bir anlamı yok.

-Konu açılmışken sormak isterim. ByLock kullanan siyasiler olduğu yönünde söylemleri oldu Sn. Kılıçdaroğlu’nun. Siyasi ayağı için ne dersiniz?

Yüz binlerle ifade edebileceğimiz ByLock kullanıcı listeleri var. Bunların çeşitli kademelere ayrıldığını biliyoruz. Bir kere hiçbir darbe teşebbüsü o işin siyasi ayağı olmadan olmaz. Asker, yargı, emniyet ve devletin diğer kurum ve kuruluşları içinde uzantıları olacak o zaman mutlaka kural olarak  siyaset ayağının olması gerekir. Bunların üstüne de gidilir.

-Irak Bölgesel Kürt Yönetimi bayrağının Kerkük’teki resmi dairelere asılması ve ardından gelen referandum kararı için ne dersiniz?

“ORTADOĞU’YU BÖLEMEYECEKLER”

Bu referandumdan Türkiye güçlenmiş olarak çıkacak. Millet zaten bu içinde bulunduğumuz türbülanslı ortamdan daha rahat çıkabilelim diye  “evet” oyu  kullanacak. Bölge yeniden dizayn ediliyor. Mezhep ve etnik temelde ayrılıkları ortaya çıkaracak her türlü siyaset izleniyor. Bu siyasetin bir tarafında vekalet savaşları  bir tarafında terör örgütleri var. Şehir şehir bölünmüş olan bir Suriye’den bahsediyoruz. Bütün şehirlerinde büyük sıkıntılar yaşayan Irak topraklarından bahsediyoruz.  Oynan bu oyunun farkındayız diyerek buna karşı durabilecek tek ülke Türkiye’dir. Onun için  dünyanın bütün melanet odakları  Türkiye’nin üzerine oyun oynuyor. Bu oyunu bozacağız. Türk’ün, Kürt’ün, Arap’ın diğer etnik unsurların Sünnilerin, Şiilerin, Alevilerin zihinlerini ve gönüllerini bölmeye kimsenin gücü yetmeyecek.

-16 Nisan’dan sonra Irak’a yönelik “Fırat Kalkanı” türünde bir operasyon söz konusu olabilir mi?

“HEM SAHADA HEM MASADA OLMALIYIZ”

Hem sahada hem masada olmadan Ortadoğu coğrafyasında söz sahibi olmanız mümkün değil. Türkiye “Fırat Kalkanı” operasyonu ile sahada var oldu. Diyoruz ki; Musul Musullularındır. Rakka Rakkalılarındır. Musul’u DEAŞ’tan kurtaracağız ama DEAŞ’tan kurtarırken yerine başka unsurları getirmeyelim. Musul’da Türkmenler, Araplar, Kürtler, Ezidiler, Sünniler, Şiiler var. Şimdi Musul’u tek bir grubun eline verirseniz Irak’ta siz barışı sağlamış olmazsınız, çatışma ortamı oluşturursunuz.  Biz diyoruz ki;  ABD, Rusya başta olmak üzere bütün güçler  gelin şehirlerin hepsinin sakinleriyle  operasyon yapalım. Terör örgütlerini oradan atalım. Her şeyi kendi halklarının  elinde olsun.

- ABD’nin ‘kimyasal saldırı’ gerekçesiyle Suriye’ye düzenlediği saldırı için ne dersiniz?

Biz sadece laf değil icraat görmek istiyoruz. Bu anlamda ABD tarafından oradaki askeri üssün vurulması önemlidir, anlamlıdır. Ama uluslararası camia, Esed rejiminin bu barbarlığına karşı tavrını çok net bir şekilde sürdürmelidir. Ta ki Esed rejimi artık halkına zarar veremez hale gelebilene kadar. Dolayısıyla bunu olumlu karşılıyoruz ama bunun sonunun gelmesinin ve Esed rejiminin tamamıyla uluslararası alanda cezalandırılmasının şart olduğunu düşünüyoruz

-Referanduma son 6 gün kala anketler merak konusu. Beklentiniz ne yönde? Referandum sürecinin en son röportajını sizinle yapıyorum

“EVET”LER AÇIK ARA ÖNDE

Artık sokağa çıktığımız zaman neyin ne olduğunu anlayabilecek bir tecrübeye sahip olduğumuzu zannediyorum. Kampanya başlamadan evvel bu paketin içeriğinin bilinmemesinden kaynaklanan bir takım serin duruşlar vardı ama zaman içinde hızlı bir şekilde bu telafi edildi. “Evet” kampanyası her gün üstüne koyarak yoluna devam ediyor. Ve son iki hafta içerisinde sahada bambaşka bir havanın olduğunu görüyoruz. “Evet”lerin açık ara önde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ayrıca “Hayır” cephesine bu kadar çok dışarıdan davetsiz misafirin olması Avrupalıların “Hayır” kampanyasının tarafı haline gelmiş olması vatandaşlarımızın büyük bir ferasetle konuya yaklaşmasına vesile oldu. Diyarbakır’da şunu gördük;  vatandaşlarımız büyük kalabalıklarla Cumhurbaşkanımızı bağrına bastı. Ellerinde Türk bayrakları ile sokaklara çıktılar sevgi gösterilerinde bulundular

-MHP ile yol almanız Kürt seçmeni olumsuz etkilemedi o halde

KÜRT KARDEŞLERİM “EVET” DİYECEKLER

PKK’nın üst düzey yöneticilerinin “Evet” çıkarsa PKK’nın sonu gelir demesi ve  bütün Kürtler üzerine baskı kurun “Hayır”a destek versinler şeklindeki  kampanyaları makul ve mazlum Kürt kardeşlerimizin nezdinde ciddi tepki oluşturdu. Kürt kardeşlerimizin çok ciddi oranda “Evet” diyeceklerini düşünüyorum.

- Referanduma sayılı günler kala cumhurbaşkanının fesih meselesi muhalefetin eleştirilerinde üst sıraya çıktı. Sn.Kılıçdaroğlu tek bir kişi Meclisi iki taraflı da olsa nasıl fesh edebilir diye soruyor.

Bu 18 maddenin içerisinde iki maddemiz var ki; darbe savar maddedir. Bunlardan biri bu maddedir. Ola ki sistem kilitlenirse dışarıdan birilerinin sisteme müdahale etmesinin önüne geçmek ve doğrudan doğruya milletin müdahale etmesini temin etmek için dizayn edilmiş bir maddedir.

12 Eylül darbesinin siyasi gerekçelerinden birisi budur. Sistem kilitlenmiş, Meclis çalışamıyor. Eski Türkiye’nin algısı şu; sistem kitlenirse asker çözsün,darbe olsundu. Mevcut  sistem içerisinde  sistem kilitlenebilir. O durumda sistemin hakemi olarak  millet karar versin sandığa gidilsin ve millet krizi çözsün. Bunun için dizayn edilen bir madde bu.  Uzun yıllardır CHP  iktidarda olmadığı ve  devlet yönetmediği için Sn. Kılıçdaroğlu zannediyor ki ; devlet yönetiminde insanın bir gün kafası bozulur bir sabah kalkar -zaten diyor ya muhtarları da feshedecek- Meclisi fesheder. Siyasetin doğasında böyle bir şey yok. Hiçbir sorumlu devlet adamı bir sabah kalkıp da  fesih yapmaz ama bıçak kemiğe dayanır, çözümsüz hale gelirse başka yöntemlere fırsat vermemek için sorun çözücü bir adım olarak bu adım atılır. Meclisle cumhurbaşkanı karşılıklı olarak seçimi yenileyebilir. Bu bir fesih değil yenileme meselesidir.

-Diktatörlük iddiaları için ne dersiniz?

“Tek adamlık riski mevcut sistemde var”

Halkın yüzde 50’sinden fazlasının oyuyla iktidara gelen kimse diktatör olmaz. Toplumun yüzde 50’sinin oyunu alabilmek için toplumun sivri uçlarında değil ortalama  çoğunluğun fikirlerini temsil edebilecek birisi olması lazım ve öyle bir siyaset tarzı olması lazım. Bu baştan itibaren yanlış bir şekilde söylenmiş bir sözdür.  CHP’li arkadaşlar diktatörlüğe bakmak istiyorlarsa anayasanın 104. Maddesine baksınlar. Cumhurbaşkanının yetkilerini ortaya koyan anayasanın ilgili maddesi tam da “tek adamlık” için tam da bir “diktatörlük” için inşa edilmiştir. Kim yaptı bunu 12 Eylül’ün komutanı Kenan Evren ve arkadaşları. Hep şöyle düşündüler nasılsa biz iktidarda olacağız, emekli generaller, emekli yüksek yargıçlar iktidarda olacak.

Biz büyük yetkileri ama sıfır sorumluluğu olan Cumhurbaşkanlığı makamını değiştiriyoruz ve yetkiyi verdiğimiz  Cumhurbaşkanından da hükümetin başı olarak hesap soruyoruz. Beş yıldan beş yıla da millet hesap soracak. Yeni sistem tek adamlığı ortadan kaldıran ama bütün çift başlı yetkileri bir elde toplayan bir mekanizmadır

-Parlamenter sistem işliyordu ne gerek vardı deniliyor. Her istediğini yapabilen iktidar var diyorlar.

Tam tersi. Hiçbir demokraside hiçbir partinin tek başına anayasayı değiştirmeye gücü yoktur. Toplumsal bir talep yoksa bu konu gündeme gelmez. 1982 anayasasının ertesi gününden itibaren tartışmalar yaşanmış. Somut olarak mevcut anayasa 18 kere değişmiş. Şimdi biz 19. Değişikliği yapıyoruz. Eski sistem Türkiye’yi artık taşımıyor. Türkiye için büyük bir yüktür. 80 milyonluk büyük imkanları olan ama büyük tehditler altında olan Türkiye’yi bu sistemle yürütemeyiz. Mevcut sistemin dört temel hatası var. Bu hastalıklarla Türkiye yürüyemez. Bu ayaklarımıza pranga gibidir. Sırtımızda ağır bir ceset taşıyoruz.

- Sn. Kılıçdaroğlu “Bir kişiyi ikna ettiğiniz zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni en geç 24 saat içinde ele geçirmiş olursunuz.” diyor. Bu kadar güçlü mü olacak seçilmiş Cumhurbaşkanı?

“Bu Millete güvensizliktir”

Bu kişiyi seçecek olan Türkiye toplumunun yüzde 50’sinden fazla çok büyük çoğunluktur. Bunun adına mahşeri vicdan derler. Makul çoğunluğa güvenmemek esasen Millete güvenmemek olur. Makul çoğunluk yanlış yapmaz.  Bu millet kimi seçiyorsa başımızın üzerinedir. Sn. Kılıçdaroğlu oraya seçilemeyeceğini düşündüğü için Chp’li hiç kimsenin orada oturmayacağını bildiği için –Türkiye sosyolojisi böyle devam ettiği sürece- şimdiden mazeret üretiyor. Halbuki tam tersine biz diyoruz ki; Chp’li arkadaşlar bu Millet sizi bu mevcut sistemde iktidar yapmaz. İktidar olmanızın tek yolu adam gibi siyasi liderler çıkartarak çok güçlü projelerle Milletin önüne gitmek ve Milletten yüzde 50+ 1 almaktır. Başka hiçbir iktidar ihtimaliniz yok.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve orducu.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.